20 Ekim 2016 Perşembe

Frantz

Frantz, François Ozon’un filmografisinde farklı bir yere sahip olması ile dikkat çekiyor. Değindiği konu, siyah beyaz ve Almanca olması ile Ozon’un diğer filmlerinden farklı. Frantz’da, Birinci Dünya Savaşı sonrasını izliyoruz. Almanya’da bir kasabada çocuklarını askere göndermiş ve çoğu dönmemiş ailelerin acısı, savaşın izlerini yansıtıyor. Frantz’ın ailesi ve nişanlısı Anna, onun hatırasına sadık, her günü onu anarak, mezarını ziyaret ederek geçiriyor. Onu tanıdığını söyleyerek gelen Fransız genç ile hikaye başlıyor.
Frantz, savaş sonrası yaşananlara bireysel yaşamlar üzerinden değiniyor. Frantz’ın arkadaşı Adrien’in çıkagelmesi, sonradan öğrenilen gerçekler, Anna’nın bunları Frantz’ın anne – babasına bildirmeyişi ve sonrasında bu adama aşık oluşu ile olaylar gelişiyor. Adrien’in gelişinde intikam mı, vicdan muhasebesi mi, yoksa Frantz’ın yerine geçme isteği mi olduğu bilinmiyor. Sırrını açıkladığında intikam olmadığını anlıyoruz. Sonrası ise Anna’nın onu aramaya gidişiyle ortaya çıkıyor.


Savaş sonrası acılar, vicdan, yarım kalmış aşk ve sevdiği adamın katiline aşık olan genç bir kadın… Konu her ne kadar alışılmış olsa da Ozon konuyu izlenebilir kılıyor. Siyah beyaz kullanımı, dramatik yapıyı güçlendiriyor. Filmde iki ya da üç kez renkli sahneler izliyoruz. Bu kısımlar Frantz’dan bahsedilirken mutlu olunan anlar. Onun neşeli anlarının, zevk aldığı uğraşların anlatıldığı ve uygulandığı sahneler. Özellikle yönetmenin filmografisini takip edenler için yönetmenin farklı bir filmi ve alışılmış temalar üzerinden ilerleyen hikayesine rağmen, sonu klişelerden uzak.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder