5 Kasım 2013 Salı

The Originals'ı The Vampire Diaries ile Beraber Düşünmek

         The Originals (Kökenler)'in bu akşam 6. bölümü yayınlanacak. İlk bölümden itibaren yakaladığı izleyici sayısını büyük ihtimalle The Vampire Diaries'in spin-off'u olmasına bağlı.

          Ancak dikkatimi çeken bir şey var ki bu da dizi ile ilgili takip ettiğim kaynaklarda iki dizi arasında konu ile ilgili bağlantılar olabileceğine dair beklentiler olması. Klaus ile Caroline'ın The Vampire Diaries'te başlayan yakınlaşmaları, Rebekah ile Matt ve Elijah ve Katherine'in The Vampire Diaries'daki ilişkileri üzerine...



         Unutulmaması gereken şey The Originals'in her ne kadar The Vampire Diaries'den üretilmiş bir dizi olsa da tek başına hikayesini anlatma derdinde olan bir TV programı olduğudur. Bu yüzden de farkedilirse yeri geldiğinde vampirlere ya da kökenlere dair The Vampire Diaries izleyicilerinin önceden bildiği konulara da yer veriliyor. Bir kökenin nasıl tabuta hapsedildiği, onların aile ilişkileri vs. gibi. Bunlar bu karakterleri izlemeye ilk kez TO'da başlamış izleyicilerin bilmediği detaylar.

        Dizinin kendine ait kurgusu içerisinde, şu anda TVD'de rolleri devam eden Caroline, Matt ve Katherine'i bir anda TO içerisinde görmek TVD izleyicileri için sıradan olabilir; ancak TVD'yi izlememiş olanlar için onların TO'da görülmesi anlamsız olacaktır. TO'nun şu anki kurgusunda Caroline, Matt ve Katherine'in bir yeri yok. İlerleyen bölümlerde değişiklikler olabilir. Zira tümüyle de bağlantısız değil; çünkü Klaus'un TO'da şu an için bir gönül ilişkisi yok.



11 Ekim 2013 Cuma

Filmekimi’nde İzlediklerim (2013)

Bu yılki Filmekimi’nde 3 günde (4, 5, 6 Ekim), 6 film izledim. Sonradan 4. Güne eklenen seanslara gidemedim.

Filmekimi, diğer illerde devam ediyor. Ankara, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep ve Trabzon’a filmler gidiyor. Hala programınızı yapmadıysanız belki yazıma göz atarsınız.

En beğendiğimden başlarsam, sırasıyla:

Sadece Aşıklar Hayatta Kalır (Only Lovers Left Alive):

Bu filmi festivalde mutlaka izleyin. Orada izleyemezseniz, başka yerden bulup mutlaka izleyin. Jim Jarmusch’un bu filmi, Dead Man’den bu yana yapmış olduğu en iyi film olarak gösteriliyor.
Adam ve Eve’in farklı ülkelerde yaşamalarına rağmen birbirlerine olan bağlılıkları, Adam’ın bu dünyaya başından beri katlanamayışı, tam tersi Eve’in ise hayattan zevk almaya çalışması… Adam ve Eve’in eşyaları, kitapları… Adam’ın müzik zevki, gitarları… İkisinin de dağınıklıkları… Aslında zihinsel yorgunlukları… Film tam bir görsel ve işitsel şölen.

Eve, bir süreliğine Adam’ı ziyarete Detroit’e gider. Ardından kız kardeşinin de onlara katılmasıyla Adam ve Eve’ın huzuru kaçar. Buna bir çözüm bulacaklardır.

Geçmiş (Le Passé):

Asghar Farhadi’nin filmi, Fransız eşi Marie’den, onun isteği üzerine boşanmak için Tahran’dan 4 yılın sonunda geri dönen Ahmet’in uçakla Fransa’ya gelişiyle film başlar. Daha sonra kendimizi büyük bir aile dramının içinde buluruz. Marie’nin, Ahmet’i kendisini 4 yıl önce terk etmesine rağmen geri çağırma amacı sadece ondan boşanmak değildir. Ahmet’in yokluğunda işler çok karışmıştır. Marie’e, Samir’le evlenmek istiyordur; fakat buna engel olan ve bir türlü çözülemeyen bir problem vardır.

İçinden bir türlü çıkılamayan aile dramalarını seviyorsanız tam size göre! Film boyunca çözmeye çalıştığınız problemler yumağı sizi bekliyor. Yönetmen, bizi de ailenin hayalet üyesi olarak aralarında dolaştırmayı başarmış.

Geçmiş, yabancı film dalında 2014 Oscar adayı.

Heli:

Yönetmenliğini Amat Escalante’nin yaptığı film, Meksika’daki uyuşturucu çetesiyle yolu kesişen bir ailenin içine düştüğü durumu anlatıyor. Ailenin 17 yaşındaki kızı Heli’nin bir askere aşık olmasıyla başlayan olaylar, bu iki gencin uyuşturucu çetesine bulaşmasıyla ailevi bir yıkıma dönüşüyor.

Bir ülkenin gerçek problemlerinden biriyle yüzleşmek istiyorsanız izlenebilecek bir film. Bazılarının çıkarları uğruna, bir ailenin, bireyin yaşamak zorunda kaldıkları ve çaresizlikleri ile ilgili…

Benim Babam Benim Oğlum (Soshıte Chıchı Nı Naru/Like Father Like Son):  

Yönetmen Hirokazu Kore-eda. Film baba-oğul olmanın kan bağıyla mı yoksa sonradan mı olduğu ile ilgili. Bir tarafta materyalist ve orta üstü sınıfa mensup eğitimli bir baba, diğer tarafta ise duygusal ve ilkokul mezunu hırdavatçı bir baba. İkisinin ortak noktası ise, 6 yaşındaki oğullarının doğduğunda hastanede karışmış olduklarını öğrenmeleri.

Baba-oğul ilişkisi üzerinden babalık üzerine bir aile filmi. Konu ilgimi çekti, zaten Japon filmlerini de severim diyorsanız, izlenebilir.

Sen Şarkılarını Söyle (Insıde Llewyn Davıs):

Sanırım Coen kardeşlerle kafam hiç uyuşmayacak. Folk şarkıcısı bir tutunamayan Llweyn’in sancılarını müzikal bir anlatımla izlemek isterseniz buyurunuz. Yıl 1960’lar, New York.

Genç ve Güzel (Jeune&Jolıe/Young&Beautiful):


François Ozon filmini kaçırmam diyorsanız izleyiniz ya da bir Fransız filmi izlemek istiyorsanız… Sanırım ben de başta bu yüzden seçmiştim; ancak sonuçtan pek tatmin olmadım. Isabelle’nin ergenlik merakıyla parayla seks yapması ve bunun ailedeki yansıması üzerine bir film.

8 Ekim 2013 Salı

The Originals Başlıyor…


The Vampire Diaries’in yapımcılarından yeni bir dizi daha: The Originals. İlk sezon 3 Ekim Perşembe başladı; ancak bu bölüm, Vampir Günlükleri’nin 4. sezon 20. bölümü olan The Originals’ın pilot bölümünden çok az farklılık içeriyordu.

The Vampire Diaries’in içindeki pilot bölümü izleyenler için 3 Ekim’de yeni bir şey görülmedi. Bizim için dizi 2. bölümden sonra başlayacak. Dizinin yeni yayın günü ise 8 Ekim Salı; yani dizi bundan sonra Salı akşamları yayınlanacak.

     

İlk bölümün son sahnesi ise benim için beklenmedik bir şekilde sonlandı. Daha ilk bölümde bunu beklemezdim. Bir de Marcel’in cadılara karşı kozunu görmüş olduk. İlerleyen bölümlerde durumu daha iyi anlayacağız. Açıkçası, bunun dışında, Vampir Günlükleri’nde kökenleri tanıdığımızdan beri onlara dair merakımı körükleyen bir bölüm değildi. Umudum, ilerleyen bölümlerde…

The Vampire Diaries’i izlemeyenler için hatırlatmak gerekirse… The Originals’in başrollerinde Joseph Morgan (Klaus), Elijah (Daniel Gillies), Rebekah (Claire Holt), Marcel (Charles Michael Davis) rol almaktadır. Vampir Günlükleri’nde daha önceleri izlediğimiz kadarıyla Klaus, Elijah ve Rebekah kardeştirler. Kendileri köken; yani ilk vampirlerdendirler. Kardeşlerinden farklı olarak Klaus, melez; yani yarı kurt adam yarı vampirdir. Yüzyıllar önce New Orlenans’ı terketmişlerdir; ancak Klaus’un Hayley’den doğacak çocuğu üzerine cadılar kendilerini yeniden New Orleans’a çağırır. Klaus’un yokluğunda ise Marcel, burada hükümdarlığını kurmuştur. Klaus, başta doğacak çocuğunu ciddiye almasa da Elijah’ın cadılarla yaptığı anlaşma üzerine ve Marcel’e kaptırmış olduğu tahtından ötürü New Orleans’a yeniden yerleşmeye karar verir.


Cadıların kökenler ile anlaşma yapma nedeni ise Marcel’den tamamen kurtulmak istemeleridir; çünkü Marcel cadıların şehirde büyü yapmalarını yasaklamıştır ve kurala uymayanların cezası ölümdür. 

Vampire Diaries 5. Sezon

Vampir Günlükleri (The Vampire Diaries)’nin 5. sezonu, 3 Ekim Perşembe akşamı başladı. 5 aylık bir aradan sonra 5. sezonun 1. bölümünü izledik.

4. sezonda, tedavi ve Silas konularından sonra bu sezon feraha çıkmayı umuyorduk ki zaten geçen sezonun da sonunda gördüğümüz üzere henüz Silas’tan kurtulamadık; fakat –en azından– Stefan (Paul Wesley)’ın “asılı” olduğu iddiasıyla karşımızda. Yani konusu değişti.

Bu sezon, Elena (Nina Dobrev) ve Caroline (Candice Accola)’ın üniversite için yeni bir şehre taşınmış olmalarından dolayı mekân değişikliği, Mystic Falls’taki 2 haftada 1 düzenlenen okul partilerinden ve kurucu toplantılarından bizi uzaklaştırır.


5. sezon 1. bölüm, her sezonun 1. bölümü gibi bize, aylardır beklediğimiz dizinin özlemimizi gidermesi, yeni mekân ve yeni karakterlerle nasıl bir sezonun bizi beklediği heyecanını uyandırmasıyla ilgiliydi. Elena ve Caroline, her ne kadar yeni ve kimsenin onları tanımadığı bir şehirde, tüm vampir konularından uzakta, insan gibi yaşamayı düşleseler de daha ilk günden, yurttaki beklenmedik üçüncü oda arkadaşları sayesinde, bunun pek de mümkün olmayacağını anladılar. Tyler ise, Caroline’ın tüm çabalarına rağmen üniversiteye kaydını yaptırmaz ve yazı geçirdiği kurt sürüsünün yanında kalacağının haberini verir. Sanırım epey bir zaman kendisini görmeyeceğiz.

Damon (Ian Somerhalder), belki uzun süredir (belki de hiç) yapmadığı bir şeye mecbur kalır: Jeremy’nin sorumluluğunu üzerine alır (almak zorunda kalır). Zira Jeremy, ölüp tekrar dirildikten sonra hiç geç kalmadan yine başını derde sokmaya devam edeceğe benziyor. Damon, kimsenin yardımı olmadan işleri tek başına çözmenin yollarını bulabilecek mi, merak konusu. Bir tarafta Jeremy, diğer tarafta ise Silas, kayıp Stefan ve yeniden insan olan Katherine…

Bonnie’nin iki taraf arasındaki gidip gelmeleri ise şu an pek ilgi çekmiyor. Zira tamamen gitmediğine göre öldüğüne de alışmamız gerekmiyor. Fakat Bonnie’nin öldüğü herkes tarafından duyulunca karakterlerin bir hüzün dehlizine düşeceğini biliyoruz. Tabi onlar öğrenmeden önce Bonnie, dünyevi tarafa yeniden dönmenin bir çaresini bulmazsa…

Matt’in, geçen sezondan Rebekah ile bir ilişkisi olacağını biliyorduk. Yaz boyunca gezen çift, Mystic Falls’a geri dönmüşler; ancak bu yolculuk Matt’i değiştirmiş gibi. Bunun ne kadar süreceğini göreceğiz. Vampir Günlükleri’ne bağlı olarak yeni oluşturulan bir diğer dizi de The Originals. Bu iki dizi arasında, bazı karakterlerin zaman zaman yer değiştirecekleri söyleniyor. Rebekah, The Originals’ın kadrosuna geçmiş durumda. Sanırım zaman zaman Vampir Günlükleri’nde de kendisini göreceğiz.


Vampir Günlükleri 4. sezonda birkaç bölümü dışında çıkmaza girmiş, gereksiz yere heyecan uyandırmayan bir efsanenin peşine düşmüştü. 5. sezona iyi bir giriş yaptığını düşünüyorum. Silas konusu uzamaz ya da uzadığına değecek bir konu olursa bu sezon diğer sezondan daha iyi geçebilir. Ayrıca köken vampirlerin hikâyesinin anlatıldığı The Orijinals’ı da izleyeceğim.