20 Ekim 2016 Perşembe

Filmekimi’nin Ardından

Filmekimi’nin İzmir programında 20 filme yer verildi. 12 filme biletim olmasına rağmen başka bir etkinlik sebebiyle 11 film izledim. Bu yıl festivalle ilgili emin olduğum bir durum var ki iki yıldır hem Filmekimi hem de !f’te festivalde izlenmeye can atılacak filmler seçiliyor. 

O(Elle) festivalde başarılı bulduğum filmlerden ilki. Piyanist’in Erika Kohut’undan sonra Elle’nin Michèle’si, Isabelle Huppert’in canlandırdığı favori karakterim oldu. Meçhul Kız (UnknownGirl), insanın değerini ilmik ilmik işleme beceresiyle öne geçti. Mezuniyet (Graduation)’te Cristian Mungiu anlatım tarzından ödün vermeyerek her zaman izlemekten zevk aldığım bir film ortaya koymuştu; ancak diğer filmlerine göre daha az sevdiğim bir filmi olarak zihnimde yer alacak.

Sieranevada, hikayesini iyi anlatan filmlerden biriydi; ancak bu tarzda izlediğim filmlere göre hikayesini daha çarpıcı kılacak argümanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Jim Jarmush’un Paterson’u ise o kadar sıradan bir insanı konu alıyordu ki Paterson’un son anda kanatlanıp uçabileceği inancımı filmin sonuna kadar yitirmedim. Frantz ve Julieta ise beklentimin üstünde filmler olarak yerini aldı. François Ozon, Frantz’da hikayesinin yaratmış olduğu duygulara, duygu değişimlerine hakim anlatımı başarılı bir şekilde anlatıyordu. Julieta görsel olarak tatmin sağlayan iyi bir hikayeye sahipti; ancak kitap uyarlaması olmasının etkisini hissettiriyordu. Yani olayların hızlı şekilde akışı gibi…


Xavier Dolan’ın yönettiği AltTarafı Dünyanın Sonu (It’s Only The End Of The World) güzel, yakışıklı ve iyi oyunculardan oluşan bir kadronun, iyi işlenememiş bir hikaye için nasıl bir kayıp oluşturduğunu gösteriyordu. ToniErdmann’da kızına yaşadığı hayatın sıkıcılığını göstermek isteyen bir babanın çabasını izledik; ancak film yarısına kadar bir türlü konuya giremedi, yarıdan sonra da ancak mizahi öğelerle son dakikaları kurtarabildi. Hizmetçi (The Handmaiden) ise kadın dayanışmasını anlatan; fakat bunu aşk ve cinselliğe indirgeyen, bu sebeple pek de tatmin edici olmayan bir Güney Kore filmiydi. Son gün, son seansta izlediğimiz Bir Ulusun Doğuşu (Birth Of Nation) ise tam bir faciaydı. Festivalin sonuna yakışmadığı gibi dramatik anlatımdan yoksun bir işti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder