Filmekimi’nin İzmir programında
20 filme yer verildi. 12 filme biletim olmasına rağmen başka bir etkinlik
sebebiyle 11 film izledim. Bu yıl festivalle ilgili emin olduğum bir durum var
ki iki yıldır hem Filmekimi hem de !f’te festivalde izlenmeye can atılacak
filmler seçiliyor.
O(Elle) festivalde başarılı bulduğum filmlerden ilki. Piyanist’in Erika Kohut’undan sonra Elle’nin Michèle’si, Isabelle Huppert’in canlandırdığı favori
karakterim oldu. Meçhul Kız (UnknownGirl), insanın değerini ilmik ilmik işleme beceresiyle öne geçti. Mezuniyet (Graduation)’te Cristian Mungiu anlatım tarzından ödün
vermeyerek her zaman izlemekten zevk aldığım bir film ortaya koymuştu; ancak
diğer filmlerine göre daha az sevdiğim bir filmi olarak zihnimde yer alacak.
Sieranevada,
hikayesini iyi anlatan filmlerden biriydi; ancak bu tarzda izlediğim filmlere
göre hikayesini daha çarpıcı kılacak argümanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Jim Jarmush’un Paterson’u ise o kadar sıradan bir insanı konu alıyordu ki Paterson’un son anda kanatlanıp
uçabileceği inancımı filmin sonuna kadar yitirmedim. Frantz ve Julieta ise
beklentimin üstünde filmler olarak yerini aldı. François Ozon, Frantz’da
hikayesinin yaratmış olduğu duygulara, duygu değişimlerine hakim anlatımı
başarılı bir şekilde anlatıyordu. Julieta
görsel olarak tatmin sağlayan iyi bir hikayeye sahipti; ancak kitap
uyarlaması olmasının etkisini hissettiriyordu. Yani olayların hızlı şekilde
akışı gibi…
Xavier
Dolan’ın yönettiği AltTarafı Dünyanın Sonu (It’s Only The End Of The World) güzel, yakışıklı ve
iyi oyunculardan oluşan bir kadronun, iyi işlenememiş bir hikaye için nasıl bir
kayıp oluşturduğunu gösteriyordu. ToniErdmann’da kızına yaşadığı hayatın sıkıcılığını göstermek isteyen bir
babanın çabasını izledik; ancak film yarısına kadar bir türlü konuya giremedi,
yarıdan sonra da ancak mizahi öğelerle son dakikaları kurtarabildi. Hizmetçi (The Handmaiden) ise kadın
dayanışmasını anlatan; fakat bunu aşk ve cinselliğe indirgeyen, bu sebeple pek
de tatmin edici olmayan bir Güney Kore filmiydi. Son gün, son seansta
izlediğimiz Bir Ulusun Doğuşu (Birth Of Nation) ise tam bir faciaydı.
Festivalin sonuna yakışmadığı gibi dramatik anlatımdan yoksun bir işti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder