10 Nisan 2015 Cuma

Norveç


Filmin son 10-15 dakikasına kadar filmin isminin “Dans Eden Vampir” olması gerektiğine kanaat getirmiştim. Neyse ki sonda film belirli bir mantığa ulaşabildi. O da kendi düzeyinde…

Zano’nun belirttiği gibi “Kalbinin durmaması için” sürekli dans etmeye ihtiyacı olması film boyunca beni rahatsız etti. Zano, arkadaşını bulmak için geldiği 80’li yılların Atina’sında bir bara girer ve burada tanıştığı birbirinden farklı insanlara takılıp kendisini, gecenin bir vakti eğlencenin artık sona erdiği bir ortamda bulur.

Barda çalan müzikler, duman altı, loş ortamın aksine kanın neon renklere sahip olması ve Zano’nun öldürmekten çok eğlence düşkünü bir vampir olması ile hikaye devam eder. Zano arkadaşını beklerken az önce vampire dönüştürdüğü erkek ve onun yanındaki kadınla bardan ayrıldığında artık bambaşka bir tehlikeye yaklaşır. Zano burada vereceği karar ile hayatına yön verecektir.


Filmin yarattığı ortam ve sonunu bağlama biçiminden hoşlanmadım; ancak bir şekilde sona varabildiğime de sevindim. O son sayesinde, Zano’nun karakterine tam olarak hakim olunuyor. Vampir hikayesi sevenler için izlenebilir bir film; ancak filmde vampirlere ait yaşam geleneklerini değil, daha çok sahip oldukları ölümsüzlüğe bir atıf göreceksiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder