Filmin son 10-15
dakikasına kadar filmin isminin “Dans Eden Vampir” olması gerektiğine kanaat
getirmiştim. Neyse ki sonda film belirli bir mantığa ulaşabildi. O da kendi
düzeyinde…
Zano’nun belirttiği
gibi “Kalbinin durmaması için” sürekli dans etmeye ihtiyacı olması film boyunca
beni rahatsız etti. Zano, arkadaşını bulmak için geldiği 80’li yılların
Atina’sında bir bara girer ve burada tanıştığı birbirinden farklı insanlara
takılıp kendisini, gecenin bir vakti eğlencenin artık sona erdiği bir ortamda
bulur.
Barda çalan müzikler,
duman altı, loş ortamın aksine kanın neon renklere sahip olması ve Zano’nun
öldürmekten çok eğlence düşkünü bir vampir olması ile hikaye devam eder. Zano
arkadaşını beklerken az önce vampire dönüştürdüğü erkek ve onun yanındaki
kadınla bardan ayrıldığında artık bambaşka bir tehlikeye yaklaşır. Zano burada
vereceği karar ile hayatına yön verecektir.
Filmin yarattığı ortam
ve sonunu bağlama biçiminden hoşlanmadım; ancak bir şekilde sona varabildiğime
de sevindim. O son sayesinde, Zano’nun karakterine tam olarak hakim olunuyor.
Vampir hikayesi sevenler için izlenebilir bir film; ancak filmde vampirlere ait
yaşam geleneklerini değil, daha çok sahip oldukları ölümsüzlüğe bir atıf
göreceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder