Elijah’ı The Vampire Diaries’te ilk gördüğümüzde, daha doğrusu ilk hissettiğimizde (Zira kendisini başta göstermeyerek bir gizem yaratmıştı.) ondan epey etkilenmiştik. Sürekli takım elbise giymesi, sabrı, öfke kontrolü ve vampirlerin kalplerini sökmedeki zarafeti etkileyiciydi. Hala da öyle. Elijah, köken vampirlerin en asili, kardeşler arasında en mantıklısı; hatta Michaelson’ların en mantıklısı diyebilirim.
Bu sonbahar 2. sezonuna başlayan The Vampire Diaries’ın yan dizisi The Originals’ın ilk bölümü ve TVD’nin de 6. sezon 2. bölümünde benzer bir atıf vardı. İki dizinin de bölüm sonlarında Sisyphos**’a gönderme yapıldı. Sanırım senaristler, bu ara Sisyphos’a sardırmışlar. O kadar sardırmışlar ki dizide de değinmeden geçmek istememiş olmalılar. TVD’deki tek cümlelik basit göndermeyi es geçersem The Originals’taki gönderme oldukça yerindeydi. Bölüm sonuna doğru Klaus ve Elijah arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
Klaus: Sonsuz bir dağa taş taşıyan adam gibi kurtuluşumun peşindesin.
Elijah: Hiçbir dağ sonsuz değildir kardeşim. Sadece bazıları diğerlerinden daha diktir.
Bu diyalogda Klaus’un abisine nadir itiraflarından birini izledik. Klaus, genellikle abisinin kendisi için yaptıklarını görmezden gelse de zaman zaman ona bir iki cümleyle gerçek düşüncelerini ifade ediyor. İki kardeşin; hatta ailenin ilişkisinde Elijah’ın kaderi, Sisyphos’unki ile benzer. Biraz geriye bakmamız gerekirse Elijah’ı ilk gördüğümüzde, yine kardeşi ile ilgili bir mesele yüzünden orada olduğunu öğrenmiştik. Kardeşi, kurt lanetinden kurtulmak için yıllardır bir görsel ikiz peşindeydi ve gerçekleştirmek istediği ayinde Elena’ya ihtiyacı vardı. Bu yüzden de Mystic Falls’a gelmişti. Tabi arkasından Elijah da… Yalnız hatırlarsak Elijah o sıralar, kardeşini öldürmek için Elena ve onun destekçileri ile birlik olmak istiyordu; ama son anda yine kardeşlik ağır basmıştı: “Daima ve sonsuza kadar.”
Bu ayin, TVD’nin 2. sezon sonundaydı ve artık kökenler de TVD’de bizimleydi. Elijah, sürekli kardeşinin arkasını toparlayan, onun bencilce davranışlarını bildiği için herkesin yararına olan ortak çıkar uğruna tarafları ikna eden bir mantık abidesi, bir ara bulucuydu. Onun kardeşinin hayatında nasıl bir yeri olduğunu ise dizideki geri dönüşlerle ve The Originals’ın anlatımıyla daha iyi anladık. İlk bölümden itibaren Elijah’ın Klaus için neler yaptığını ve kendi hayatını onun kuracağı hayat üzerinden planladığını gördük.
Elijah, Sisyphos misali hayatını kardeşi Klaus’u sürekli kaldırıp bencil yaşamından vazgeçirmeye, insanlığını yeniden ortaya çıkarmaya ve hayattan tat alması için ikna etmeye adamıştı. Daha vampire dönüşmedikleri zamanlarda, babaları, onlara kendilerini korumaları için eğitirken baba-oğulun sürtüşmelerinde arabulucu Elijah, anne-oğul ve kardeşler-Klaus arasında arabulucu her zaman Elijah. TO’nun bu sezon izlediğimiz geri dönüş sahnelerinde görüyoruz ki Marcel ile Klaus arasında da zamanında arabuluculuk yapmış. Üstelik Klaus, paranoyaları ile Elijah’ın hayatını her zaman kâbusa çevirirken… Elijah’ın aşık olduğu Celeste’in (cadı olan) ölümüne sebep olması, daha sonra ikisinin aynı kadına aşık oluşu… Elijah kendi hayatını her zaman geri plana atmış. Bazen bilerek bazen bilmeyerek; ama çoğu zaman görmezden geldiği için.
Elijah’ın hayatında, Klaus ve onun seçimleri Sisyphos’un her gün dağın tepesine taşımak zorunda olduğu kaya gibi. Elijah da Sisyphos gibi sürekli aynı şeyi tekrarlıyor. Ta ki günün birinde, bunun kendisinin kaderi olduğunu fark edene dek. Yazgısının bu olduğunu kabullendiğinde onu hor görüyor ve artık kabullenişinin keyfini sürmeye başlıyor. Kaderinin, sürekli olarak kardeşini kurtarmak üzere yazıldığını biliyor ve onun peşinden gidiyor. Klaus, Elijah’ın nesnesi haline geliyor ve Elijah’ın kurtuluşu, kendi kaderini kabullenişinde ise kim Elijah’ı yargılayabilir?
Şimdi TO’nun 1. sezon 1. bölümde Elijah’ın ağzından açılışını hatırlayalım: “Yaşadığım uzun süre boyunca aynı kanı taşıdığımız kişilerle sonsuza kadar bağlı olduğumuza inandım. Ailemizi seçemesek de bize sağladıkları bağ, en büyük gücümüz ya da en büyük pişmanlığımız olabilir. Bu talihsiz gerçek, kendimi bildim bileli aklımdan çıkmadı.” Görüldüğü üzere Elijah da “talihsiz bir gerçek” olarak tanımladığı aile bağını, epeyce sorgulamış. Peki, ne zaman kabullenişe geçiyor? Acaba bunu şimdiye dek izlediğimiz bölümlerde görebildik mi? Açıkçası buradan sonrası benim için de henüz netlik kazanmadı. Hikâye ilerlediği sürece belki daha fazla bilgiye sahip olabiliriz; ancak şimdilik diyebilirim ki Elijah’ın kaderini kabullendiği nokta, babasının kendisine gelip Klaus’u öldürmek için yardım istediği zaman. O zaman öğreniyor ki Klaus’la aynı babaya sahip değiller. Yine de babasına karşı cevabı çok net: “Ben her zaman onu seçeceğim.” Buradan anlıyoruz ki Elijah, ailesini kendisi seçiyor ve kaderini net bir şekilde kabul etmiş oluyor. Sisyphos’un mitiyle Elijah’ın hikâyesinin özdeşliği, bu asil köken vampiri daha iyi tanımamızı sağlıyor.
*Yazı daha önce (20 Ekim 2014'te) birdizihaber.com'da yayınlanmıştır.
**Yunan Mitolojisi’nde Tanrılara karşı geldiği için bir kayayı dağın zirvesine çıkarmakla cezalandırılan; ancak zamanla asıl cezasının, aynı şeyi her gün yapmak, olduğunu fark eden insan.