10 Ekim 2012 Çarşamba

Filmekiminde İzlediklerim


               Ben ve Sen (Io E Te/Me and You)

Filmde, iki üvey kardeşin yıllar sonra dört duvar arasında geçirecekleri bir haftaya tanık oluyoruz. Lorenzo, ailenin sorunlu yeni çocuğudur ve yalnız geçireceği bir haftanın yolunu bularak kendisine geçici bir yer bulur. Olivia ise, ailenin tecrübeli sorunlusudur. İki kardeş, birbirlerini tanıma ve yakınlaşma fırsatı bulurlar. Lorenzo, Olivia sayesinde içinde bulunduğu duruma bir açıklama getirirken kendisinin de Olivia’ya bir katkısı olacaktır.

İki kardeşin birbirini tanımaları, izleyiciye de onların davranışlarını anlama imkânı veriyor. Lorenzo ve Olivia’nın seçmiş oldukları yaşamlarında, onlarla içsel bir yolculuğa çıkıyoruz.

            Aşk (Amour/Love)

 Haneke’nin bu filmi, diğer filmlerinde gördüğümüz gibi sistemi sorgulayan bir film değil; ancak hayatını birlikte geçirmiş evli bir çiftin son demlerini anlatıyor. Filmde bir ömür aşkı, hayatı, dersi, tasayı, sevgiyi, öfkeyi, bilgiyi, gençliği paylaştığın insanın yaşlılıklarında karşılaştıkları bir sorunla mücadelelerini izliyoruz.

Anne, felç geçirir ve hastalığı daha da ilerlerken Georges da ona en büyük destektir. Tüm sorumluluğu kendisi üstlenir; ancak film boyunca, bu iki hayat arkadaşının zorlu sürece dayanma noktalarını, mücadelelerini adım adım takip ederiz. Anne’nin zamanla kendisini ifade edemeyişini, hastalığının kötüye gidişini; ama buna rağmen Georges’un direnişini, onu iyileştirmeye çalışmasını…
         
 Filmde gerçekten adım adım izlediğimiz bu sahneler, toplamda filmin süresini çok uzatmış; ancak bu kadar uzun ömrün son zamanlarındaki duygu yoğunluğunu ancak bu şekilde anlayabilirdik.

                 Acı (Pieta)

Acı’da tefeciler adına çalışan Gang Do, “ya paranı ya elini/kolunu” usulüyle çalışır. Küçük esnafı üstünden kalkamayacağı borçlarına bir de yüksek faizler ekleyen Gang Do, onların uzuvlarını sakatlayarak sigorta primleriyle borçlarını ödemeye zorlar.

Gang Do’nun bu kadar zalim olmasını sağlayan şey kimsesiz olmasıdır; ancak annesi olduğunu söyleyen bir kadın ortaya çıkar ve işler değişir. 
             
Filmin ilk yarısında, Kim Ki Duk’un “alışık” olduğumuz sert sahnelerini görüyoruz. Filmin her karesinde şiddete maruz kalan bir esnaf, sonrasında ise onun çığlıklarıyla geçiş yapılan diğer sahne… Ancak perde diğer sahneye geçse de bizler onun çektiği acıyı hissetmekle meşgulüz. 

İkinci yarıda, Gang Do’un ortaya çıkan annesiyle işler değişiyor. Yıllarca sevgisiz yaşamış bu adam, acı çektirdiği esnafa farklı bir gözle bakıyor. İkinci yarı, ilk yarıdaki sürecin duygu olarak tersine işleyişi gibi; ancak ilkindeki yoğun acı hissinin tersi olarak adlandırılabilecek duygu her ne ise onu aynı yoğunlukta hissedemiyoruz.
           
            Tutku (Passion)

Tutku’da şirket çalışanlarının, merdivenleri çıkarken kimleri ne şekilde ezdiğinin bir gösterisini izledik. Müdürüne hayran Isabelle, onun kendisini ezmesine bir süreliğine izin verecektir; ancak sonunda işler tamamen değişir.

Tutku, kişiler arasındaki hayranlık üzerinden iş yaşamındaki hırsı anlatıyor. Diğer taraftan da zincirleme ilişkiler ağından kişilerin birbirlerine olan tutkularına da değiniyor. 

Tutku hızlı geçişler, rüyalar, hayaller, doğruluğu yoruma açık birçok durumla karşılaştığımız akıcı bir film. Sona doğru epey karmaşık bir hal alıyor. Özellikle yönetmenin serisine önem verenler için.

                    Tepelerin Ardında (Dupa Dealuri/Beyond The Hills)

  
Tepelerin Ardında, yönetmenin önceki filmi 4 Ay 3 Hafta 2 Gün’deki gibi konunun her ayrıntısını bize gösteren bir film. Ortodoks Manastırı’na arkadaşı Voichita’yı almaya gelen Alina’nın mücadelesini anlatır.


Aslında, yönetmen kendi cümleleriyle filmin ana fikrini veriyor: “Sevginin iyi ve kötü kavramlarını nasıl göreceli bir hale dönüştürdüğünü ve dünyadaki en büyük hataların nasıl inanç adına yapıldığını” anlatıyor.


Alina için iyi ve kötü, diye bir şey olup olmadığı belirsizdir. Sadece amacı uğruna hareket eder. Voichita’ysa artık bir rahibedir ve Alina’yla birlikte manastırdan ayrılmasına imkân yoktur. 

Alina’nın çektiği tüm sıkıntılara ortak oluruz. Alina’nın zihnindeki acılar, ona verdiği fiziki acılardan daha üstündür; ancak onun bu durumuna Voichita’nın ruhundaki acı da eklenir. Film, inançlar uğruna çaresiz kalan bu iki kız arkadaşın hikâyesidir. 

             Hayalimdeki Aşk (Ruby Sparks)

Hayallimdeki Aşk, eğlenceli bir film. Ünlü bir roman yazarı olan Calvin, kusursuz bir sevgili ister ve yazar. Yazdığı gerçek olan Calvin’in kusursuz kadını Ruby’dir. 
          
Başlangıçta her şey rayındayken birden işler sıradanlaşır ve Ruby bir karmaşaya doğru sürüklenir. Calvin, bu durumun üstesinden yazarak gelemeyince Ruby’i özgürlüğüne kavuşturur. 

Film, ilişkiler üzerine bir film, gibi klasik bir tanımlamaya sahip. İlişkilerde, bir tarafın baskın olması, kendi düzeni içerisine birisini dahil etmesi; ancak ilişkinin kendi prensipleriyle ilerlemesini istemesi üzerine. Peki, karşı taraf bunları kabul ederse ne olur? Ömür boyu mutluluk mümkün olur mu? İşte film, bu sorulara cevap veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder