(Eğer, The Originals‘ı 02×07’ye kadar izlediysen, gönül rahatlığı ile okuyabilirsin.)
The Vampire Diaries’in yan dizisinin çekileceğini ilk duyduğumda kökenlerin geçmişini daha iyi öğreneceğimizi, onların mitolojik hikâyelerine, aile ilişkilerine ve bu vesile ile de şu anki davranışlarının psikolojik temellerine derinlemesine inebileceğimizi düşünmüştüm. Bu beklentiyle izlemeye başladığım The Originals (TO)’ın ilk sezonu umduğum gibi çıkmadı. İzlemeye devam etsem de her hafta yeni bölüm için merak uyandırmıyordu (1-2 bölüm haricinde). Başından beri şehri kurtarmaya çalışmaları, son bölümlere doğru çocuklarına yaşayacak güvenli bir yer yaratma çabasına dönüşmüştü; ancak savaş bitmediği gibi düşmanlarının sayısı artıyordu. Bu yüzden 2. sezonda da şehri güvenli bir yere dönüştürmek için kurtlar-cadılar-vampirler üçgeninde sürecek bir savaş bizi bekliyor gibiydi. Neyse ki 2. sezon ilk bölümde bu savaşın seyri değişti ve köken kardeşler şu an aile içi mücadelelerini veriyorlar. Bu sayede onların çocukluklarından kalan 1000 yıllık hesaplaşmalarını izliyoruz. Bu eksende de aile içi ilişkiler, efsaneler, eski aşklar, ebeveyn-çocuk ve kardeşler arası çatışmaların iç yüzünü öğreniyoruz. Bu vesile ile de aslında ilk sezonda neden şehir için savaştıklarını daha iyi anlıyoruz. İlk sezon New Orleans’taki konumları için savaşmasalardı, onların Mystic Falls’tan direkt gelip New Orleans’ta hemen edindikleri yeri anlayamayacaktık.
Bu anlamda, The Originals 2. sezona iyi bir giriş yaptı. Önce şehirdeki düşmanlarını temizledi. Gerçi vampirler hala serbest bir şekilde dolaşamıyorlar; ama kökenler açısından sorun yok. Klaus’u dolunayda zayıflatan büyüyü de bozdular ve bu sırada da yakın düşmanları olan anne, baba ve kardeşlerinin yeniden dirildiklerini öğrendiler. Son iki bölümdür konu iyice derinleşti. Klaus’un biyolojik babasının da yeniden hayata döndüğünü izledik ve baba, yeniden baba-oğul ilişkisi kurmak için çabalıyordu. Esther de bu yüzden onu hayata döndürdüğünü, söylüyordu. Esther’in yeniden dünyaya gelme amacı ise çocuklarını ölümlü yaparak onların kaybettikleri huzura kavuşmalarını sağlamak. Her çocuğu için bir vaadi var. Vaatlerine karşı zaafları olacağını düşünerek bu sayede yeniden “insan” olmak için annelerine yalvaracaklarını ve annelerinin de onların isteklerini yerine getirerek onları huzura eriştireceğini, söylüyor. Finn ve Kol kardeşler, annelerini dinlemiş ve asıl genlerinin mirasına sahip birer cadı olarak ölümlü hayatlarına yeniden dönmüşlerdi. Esther’in Elijah’a vaadi ise, geçmişinde gizli kalan acılarını unutturarak onu yeniden huzura kavuşturmak ve bu sayede onun ruhunu tüm kötülüklerden arındırmak. Klaus’a vaadi de kendi türünün hayatını yaşayarak bu sayede hiç yaşayamadığı baba-oğul ilişkisini biyolojik babasıyla yaşayabilecek olması. Elijah güçsüz kaldığı için özgür iradesini kullanamadı; ancak Klaus, annesinin tüm anlattıklarına rağmen annesinin tüm yaşattıkları uğruna dönüşmeyi reddetti.
Özellikle 6. bölümde öğrendiğimiz bir bilgi, bu sezona yön verecek gibi görünüyor. Hatta geçen sezonun çelişkilerine de açıklık getirdi. Esther’in bir aile sahibi olabilmek için yaptığı fedakârlığın, tüm neslini etkileyecek bir kara büyü olduğu gerçeğini, öğrendik. Esther, genç bir kızken kara büyüyü bırakarak evlenip bir aile kurmak ister. Mikael’le evlenir; ancak bir yıl olmasına rağmen çocuğu olmaz. O da ablası Dahlia’ya giderek ondan yardımcı olmasını ister. Esther, cadılıkta hiçbir zaman iyi olmadığı için büyü yapmayı bırakmıştır; fakat ablası bu konuda çok iyidir. Dahlia yardımcı olacağını; ancak bunun bedelinin ağır olacağını söyler. Esther kabul eder. Daha sonra Freya ve Finn dünyaya gelir. Elijah da annesinin karnındadır. Dahlia ise, Esther’in aile kurmasına karşılık ödeyeceği bedelin hesabını kesmeye gelir. Freya’yı alıp gider. Onu öldürecektir. Esther’in aile kurmak için yaptırdığı kara büyünün bedeli; kendisinin dünyaya gelen ilk çocuğu ve soyu devam ettiği sürece sonraki nesillerde ailenin doğacak ilk çocuğunun ölmesi gerektiğidir. Esther, dirense de Dahlia’ya engel olamıyor ve onu kara büyüye yeniden dönüp ona karşı savaşmakla tehdit ediyor. Dahlia ise, eğer direnirse tüm çocuklarını elinden alacağını söyleyerek oradan ayrılıyor. Daha önce ailenin Freya adında bir çocuklarının olduğunu duymamıştık. Esther’in, çocuklarını yaşadıkları yerleşimdeki kurt adamlardan korumak için vampire dönüştürdüğünü biliyorduk. Öğrendiğimiz bu sır ile asıl sebebin bu olmadığını artık biliyoruz. Onları vampire dönüştürerek çocuk sahibi olmalarını engelledi ve böylece kara büyünün önüne geçerek kendi yaşadığı evlat acısını çocuklarına tattırmayacaktı; ancak Klaus için durum farklıydı ve kurt adam genine sahip olduğu için Hope dünyaya geldi. Tüm cadılar Hope’u doğar doğmaz öldürmek istediler ve iyi bir planla da öldüğü sanılıyor. 1. sezonda cadılar, Hope’u öldürmek istemelerini, tüm cadılar için felakete sebep olacağı, şeklinde belirtmişlerdi. Bizler de Hope’un farklı güçleri olacağını düşünmüştük; fakat asıl tehlikede olan cadılar değil, Mikael ailesi. Hope ölmediğine göre Dahlia geri dönebilir. Tabi ki Mikaelson kardeşler böyle bir teyzenin varlığından haberdar değiller. Kendileri en güçlü ilk cadının anneleri olduğunu söylüyorlardı.
Köken ailenin sırları ortaya çıktıkça, bazı olaylardaki boşluklar dolmaya başlıyor. Esther’in çocuklarını yeniden insana döndürme çabasındaki ironiyi de yakında anlarız sanıyorum. Çocuklar, insanlıklarını yeniden kazandıklarında bir aile kurabilecekler ve Esther, o zaman onların ilk çocuklarını bu kara büyüden nasıl korumayı planlıyor acaba? Belki de Esther’in çocuklarını insana dönüştürme çabasında başka bir amaç vardır. Hope da ölmediğine göre Dahlia ile tanışacağız demektir.
*Bu yazı daha önce (23.11.2014) birdizihaber.com'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder