Dikkat! Eğer 5. sezonu izlemediysen yazıyı okumak istemeyebilirsin!
2013’te Universal Television tarafından A&E’de yayınlanmak üzere hazırlanan Bates Motel, izleyici oranlarının tatmini doğrultusunda ikinci sezonda da devam edeceğini açıklamıştı. O günden bugüne ülkemizde popüler hale gelmese de Alfred Hitchcock sineması hayranları tarafından ilgiyle takip edilen bir diziye dönüşmüştü. Özellikle Psycho (Sapık)’da geçen hikâyenin öncesinde yaşananları konu edilen Bates Motel, Norman’ın, nasıl o hale geldiğini, merak edenler için etkileyici bir seyirlik sundu. Beşinci sezonu ile geçtiğimiz hafta biterek bir anlamda Pyscho ile ilgili tüm merak ettiklerimizi, karakterlerin geçmişini ve geleceğini bize göstererek hikâyeyi sonlandırmaya çalıştı. Norma Louise Bates’i canlandıran Vera Farmiga ve Norman Bates’i canlandıran Freddie Highmore rollerinin hakkını fazlasıyla vererek gönüllerimize taht kurmuş, bize etkileyici bir “Norman Bates’i Anlama” eseri bırakarak aramızdan ayrılmışlardır.
İlk
sezon, Norma ve Norman Bates’in doğrudan Bates Motel’e yerleşmelerini görüyoruz.
Kasabanın şerifi Alex Romero (Nestor
Carbonell), kasabanın güzel ve sevimli kızı, aynı zamanda Norman’ın okul
arkadaşı Emma (Olivia Cooke),
Norman’ın abisi Dylan (Max Thieriot)’ı
da tanımaya başlıyoruz. Bates’ler neden White Pine Bay’e taşınıyorlar, Norma
neden oğlunun adını Norman koymuş gibi bazı konuları öğreniyoruz; ancak daha
sonra taşınma nedenlerinin asıl nedenini öğreneceğiz. Temel olarak yeni bir
hayat kurmak istiyorlar ve Norma, her ne kadar kendi ismine yakın bir isim
olduğunu düşündüğü Norman ismini oğluna koymuş olsa da hayattaki amacı normal
insanlar gibi yaşamayı sürdürebilmektir (Norma ve Norman ismi Türkçe’de
“normal” karşılığındaki İngilizce’deki “normal, normaly” kelimelerinden
gelmektedir). Bunun için Norma kasabadaki insanlarla ilişki kurmaya çalışır;
ancak Norman da aynı şekilde yaşıtları ile arkadaşlık etmeye başladığında Norma
onu koruma amacıyla ikazlarını sıklaştırır. İkazlar, dışarı çıkmayı yasaklamaya
kadar gittiğinde, Norman da annesinin davranışlarını tenkit etmeye başlar.
Norma ve Norman’ın dış dünya ile ilişkileri, aralarındaki çatışma yüzünden de
sekteye uğrar. Norma, Norman’ın evde zaman geçirmesi için daha çok evde kalmaya
başlar. Ayrıca kasabada, bilmediği bir düzen sürmektedir ve bu topluluğun içine
dahil olabilmek için yollar ararken, tabi en önemlisi Norman’ı da korumaya
çalışırken bir çeşit yasal ve ahlaki olmayan yollara girer. Böylece seyirci de
Norman’ın hayatına dahil olmaya başlar.
Her
şey “iyi”den ortaya çıkar. Norma oğlu ve kendisi için normal insanların yaşadığı
gibi normal bir hayat kurmak ister. Bunun karşılığı da iyi bir yaşamdır. Yeni
bir ev, yeni bir iş, yeni dostlar ile idealini gerçekleştirmeye çalışır. Tabi
ki bu kadar fazla normal olmaya çalışmasının altında Norman’ın daha önce
yaşadıkları yerde babasını öldürmesi yatar. Daha da önemlisi Norman, babasının
nasıl öldüğünü hatırlamaz. Bunu fark eden Norma ise, yine Norman’ı korumak için
kendi hikâyesini uydurur ve bunun bir kaza ile olduğunu anlatır. Taşınma sebebi
de Norman’ın polis tarafından yakalanması, ceza alabilecek olması ve aynı yerde
yaşarlarsa Norman’ın olanları hatırlayabileceği korkusudur. Bir tarafta
koruyucu bir anne figürü, diğer tarafta ise bilinç kayıpları yaşayan bir oğul.
Bir annenin oğlunu koruma içgüdüsü olağan bir durumdur; ancak Norman’ı korumak
amacıyla bir diğer oğlu Dylan’ı dışladığını görürüz. Böylece zihnimizde
anlamlandıramadığımız bir durum ortaya çıkar: “Bu kadar koruyucu bir anne diğer
oğlunu neden dışlamaktadır?” Dylan’ın da gelme sebebi biraz da bunu
öğrenmektir. Onun gelmesi ve konuyu deşmesi ile de Norma’nın gençliğe adım
attığı dönemlerdeki trajik hikâyesini öğrenmiş oluruz: Dylan’ın babası ilk
kocası değil, abisidir. Norma’nın Dylan’ı dışlama sebebi, onu her gördüğünde
trajik geçmişini de hatırlıyor, oluşudur.
Tüm
olanları daha ilk bölümlerde fark etmeseydik sarışın ve mavi gözlü güzel bir
kadın, oğlu için tüm fedakârlıkları yapmaya çalışan bir anne; kumral, ela
gözlere sahip hoş bir çocuk; daha sonra onların yanına gelen yakışıklı, sarışın
bir abi. Buraya kadar her şey Norma’nın istediği gibi “normal”. Norma, Dylan’ın
geçmişinde olanlar hakkında bir suçu olmadığını kabul ederek onun kendileri ile
yaşamasını kabul eder. Onun için bir oda hazırlar ve aile olmak için çaba
gösterir. Hatta zamanla Dylan da gerçekleri öğrenir ve babasıyla tanışır. Koruma
içgüdüsünün yarattığı tecrit, zamanla Norma ve Norman’ı yalnız bırakır. Kasaba
sakinleriyle iletişim kurulamaz. Birtakım olaylar yüzünden şerifle aralarında
sorunlar oluşur. Dylan da zamanla ikisinin arasına giremediğini, yaşadıklarının
“normal” olmadığını düşünerek evi terk eder. Öyle ki Norma, Norman’ı korumak
için onun evde daha iyi eğitim göreceğini düşünerek onu okuldan alır.
Anne – Oğul İlişkisi
Norma’nın
iyi bir anne olma ve her şeyden önce Norman’ın mutluluğu için uğraşma çabası,
kendisini yok etmeye başlar. Norman’ın ise var olmasının önünde engel
oluşturur. Burada anne – oğul ilişkisinde dengenin yok olduğuna tanık olmaya
başlarız. Pyscho’daki Oedipus
kompleksi, oğulun anne ve babayı birlikte olurken görmesi (Şerif’in evinde
geçen konuşmada eşi söyler) gibi detaylar dizide yer almaz. Yani anne ve
babanın birlikte olmasından çok babanın, anne üzerinde uyguladığı şiddet
yüzünden babaya karşı bir öfke, anneyi koruma güdüsü görülür. Oedipus
kompleksine dizideki örnek ise anne – oğul ilişkisindeki dengenin yok olması
ile Norma ve Norman’ın birlikte uyumaları, Norman’ın annesinin başka erkekler
ile görüşmesini istememesi, Norman’ın kız arkadaşlarının ise bir şekilde
akıbetlerinin ölümle sonuçlanması olarak sayılabilir. Norman, annesi üzerindeki
kıskançlığının, aynı şekilde annesi tarafından da kendisine uygulandığına
yönelik bir sapmaya sahiptir ve bilinç kayıplarında annesinin baskısı ile
cinayetler işlemeye başlar. Cinayet sırasında artık kendisi değil annesi olur.
Burada tüm suçu Norman’a yükleyemeyiz tabi; zira Norman’ın aralarındaki dengeyi
koruyamaması Norma’nın aşırı koruyucu bir anne olmasından da kaynaklanır. İkili
arasındaki ilişkide dizi, filmdeki Norman’ı tanımamızı sağlarken Norma’nın da
yaşadığı dönemde nasıl bir anne olduğunu görmemizi sağlar. Filmde anneye karşı
bir suçlama oluşurken dizide tanıdığımız anneye karşı sempati duyarız. O, oğlunu
tüm kötülüklerden korumak isteyen bir annedir. Tıpkı çoğu anne gibi.
Bates Motel,
garip ilişkileri olan bu anne – oğulun işledikleri tüm suçlara rağmen sevmemizi
sağlar. Aslında onlar iyi bir hayat sürmek isterler; ama diğer insanlar onlara
engel çıkarır. Evet, zamanla biz de Norma gibi oluruz: İnsanların, onların
hayatına müdahale ederek iyi yaşamalarını engellediğini düşünürüz. Bu durum
aslında onların toplumsal alana dahil olamamalarından kaynaklanır. Aşırı
koruyucu ve kıskanç olmaları, dışarıda diğerlerine karşı agresif bir tutum
sergilemelerine yol açar. Sadece iyi yaşamak isterken zaman zaman ciddi
kötülükler ile de karşılaşırlar; çünkü White Pine Bay, göründüğü gibi sadece küçük
ve sevimli bir kasaba değildir. Birtakım yasadışı işler, masum yaşayışı yok
eder.
Beklenen Duş Sahnesi
Bates Motel’in
yayınlanma haberi geldiği andan itibaren merak ettiğimiz konu meşhur duş
sahnesinin nasıl çekileceğiydi. Hikâye şekillenmeye başladıkça bizi nasıl bir
son bekliyordu acaba?
5.
sezonun final sezonu olduğunun haberi gelir gelmez Pyscho’nun Marion Crane (Janet
Leigh)’ini kimin oynayacağı tartışılmaya başlandı ve rol için Rihanna’da karar kılındı. Final
bölümünün duş sahnesi ile bitirileceğini düşünüyordum; ama yanılmışım. Marion,
dizinin beşinci bölümünün ilk dakikalarında görünür (Aslında sezonun ilk
bölümünde de Sam ile gelirler; ama kadının kim olduğunu görmeyiz). Pyscho’daki ilk sahne, yatak sahnesi ile
Marion’un hikâyesi başlar. Filmdeki parayı çalıp kaçışına kadar her şey tekdüze
ilerler. Sam ile birbirlerinden ayrılamayışları, Sam’in borcu, Marion’un evlilik isteği, işyerine geç kalışı,
migreni, müşterinin Marion’a asılışı gibi olaylar alıştığımız şekliyle ilerler.
Bu defa işyeri daha büyüktür ve Marion daha davetkârdır. Buraya kadar olan
kısımda her şeyin aynı işleyiş ile devam edeceğini sanıyoruz. Daha sonra Marion
parayı alıp yola çıktığında, yolda uyumaz. Polisin de peşine takıldığını
görmüyoruz. Her şey normal bir şekilde ilerler. Günümüz teknolojisi sebebi ile
telefonla Sam’e ulaşmaya çalışır. Konuşamadığında mesaj bırakır vs.
Yağmur
başlar ve Marion, Sam’in de yaşadığı White Pine Bay’e gelir. Daha önce de
(birinci bölümde) gelmiş olduğu Bates Motel’e giriş yapar. Norman ile
karşılaşmaları, otele kayıt yaptırması da filmdeki gibidir; ancak dürüsttür ve
daha önce geldiğini söyler. Ayrıca filmdeki Marion’a göre dizideki Marion daha
rahattır. Hırsızlık yapmıştır; ancak bunu ihtiyacı olduğu, daha da önemlisi
sevgilisi Sam’in borcunu ödeyip onunla yeni bir hayata başlayabilmek için
parayı almıştır. Filmdeki gibi açtır; Norman, tepside sandviç ve içecek
hazırlayıp otelin müdürlüğünde ikram eder. Dondurulmuş hayvanlar üzerine olan
sohbetlerinde filmde Norman, kuşları tasnif ettiğini ve başka bir hayvanı,
mesela bir köpeği tasnif edemeyeceğini söyler. Oysaki dizinin daha ilk
sezonunda gördüğümüz üzere Norman’ın ilk tasnif ettiği hayvan köpektir. Beşinci
sezonun ilk bölümünde de aynı köpeğin onu yatağında uyandırması ile sezona
başlarız. Buradan da anlaşıldığı üzere Bates
Motel, hikâyedeki bazı detayları farklılaştırmaya başlar.
Norman’ın,
odasına yerleşen Marion’u dikizlemesi, ona yemek hazırlarken annesi ile
tartışması gibi sahneler benzerlik göstermekle birlikte dikizleme sırasında
müdüriyetin duvarında yer alan tablo film ile farklılık gösteriyor. Pyscho’da duvardaki deliği kapatan tablo
bir genç kızı birlikte olmak için tehdit eden yaşlı adamların resmedilişidir. Bates Motel’deki tablo ise farklıdır;
doğanın resmedildiği bir tablodur. Aslında dizi küçük ayrıntıları değiştirerek
diziyi de bir bakıma film üzerinden okumamızı engeller. Örneğin; Marion’u Sam ile
yatakta gördüğümüz sahnede, sahne Sam’in Marion’un elbisesinin fermuarını
çekerken “Bundan hiç hoşlanmıyorum.” demesi ile başlar. Pyscho’da ise açılış sahnesi olan yatak sahnesinde Marion’un
üzerinde beyaz sutyen vardır, daha sonra Bates Motel’de ise üzerinde siyah sutyen
bulunur. Filmin okumalarında beyaz sutyen baştaki Marion’un saflığı ve
temizliği; ancak siyah sutyen ise parayı çaldıktan, yani bir suç işledikten
sonraki Marion’un kirlenişi olarak geçer. Tabi burada filmin siyah beyaz
olmasını da göz ardı etmemek gerekir. Filmde Marion’un çıplak olup olmaması da
konu edinilir; çünkü yatakta sevişen iki aşık vardır ve yarı giyinik olmaları
yadırganır. Dönemin sansür koşulları düşünüldüğünde bu çıplaklık bile normalin
dışındadır. Bates Motel’de ise
fermuarın kapanışı ile açılan sahne, çamaşır rengine dayanarak yorumlar yapmayı
engeller ve adeta “Bu konu çok konuşuldu ve sıktı.” demektedir. Marion’un otel
odasında soyunurken üzerindeki iç çamaşırı ise pembedir.
Marion,
duşa girer ve nefesimiz kesilmiş halde Norman’ın; yani Norma’nın elinde bıçakla
perdenin arkasına gelişini bekleriz. Müzik sayesinde heyecanın dozu artar;
hatta bir ara bir gölge geçişi bile olur ve Marion irkilir. Bir anda Marion “Başlarım
böyle işe.” diyerek perdeyi açıp duştan çıkar. Bundan sonra Marion, Norman’dan
Sam’in adresini alır, eşi ile onu evde görür ve arabasının camlarını indirerek
oradan ayrılır. Motele döndüğünde ise eşyalarını toplarken Norman gelir ve onu
yeni bir hayata başlaması için teşvik eder. Marion da aynı fikirdedir ve şu
anda sadece aşk acısı çeken, kendisini kandırılmış hisseden; fakat bir taraftan
da bundan sıyrılacak dirayeti kendisinde hisseden güçlü bir kadındır. Marion,
bir an başını Norman’ın omzuna yaslar ve Norman telaşa kapılıp hemen, vazgeçmeden
buradan gitmesini, söyler. Marion’un eşyalarını hızlıca valize koymaya başlar.
Norman’ınla seyirci de telaşlanır; çünkü ikisinin rasgelişlerinde hala duş
sahnesinin tekrarlanabileceğine dair hisler vardır. Marion’un etrafa dağılmış
eşyalarını toplarken yatağın üzerindeki pembe iç çamaşırlarının haricinde bir
de araya giren siyah çamaşır vardır.
Bates Motel’de
duşta ölüm sahnesinde kurban Sam’dir; çünkü kadınlara kötü davranıyordur: Tıpkı
Norman’ın babası gibi. Bu Norman’ın kendisi olarak işlediği, bizim gördüğümüz
ilk cinayettir (Babasını öldürdüğü kısım dizide geçen hikâye, gösterilen bir
sahne değil). Ancak cinayetten önce annesi ile konuşmalarından ortaya çıkar.
Sam, Madeleine (Isabelle McNally) ile
Marion’u üzmüştür. Diğer taraftan Pyscho’da
Norman’ı yakalayan Sam’dir. Dizide Norman, Sam’i öldürerek onu yakalamaya aday
kişiyi ortadan kaldırır. Sahne, kurbanın banyo perdesine tutunması, halkaların
kopması ve başının küvetin dışına düşmesi ile filmdekiyle aynı şekilde
gösterilir. Bu kez cinayeti işleyenin, yani Norman’ın da yüzünü ve kanın
rengini görürüz.
Bates Motel’ten Çıkış
Bates
Motel’in 6. bölümünde beklediğimiz duş sahnesinin sona ermesi ile önümüzdeki
bölümlere doğru yola çıkarız. Norman, bir şekilde annesinin orada olmadığı
yönünde kendisini telkine başlar ve annesinin ortaya çıktığı bilinç
durumlarında onu reddeder. Böylece bilinci ile büyük bir çatışma başlar ve
neredeyse onu yeneceğini düşünmeye başlarız. Sam’in ölümünden sonra yine
annesinin baskın olma durumu ortaya çıkar; çünkü cesedi yok etmek için suç
ortağına ihtiyaç vardır. İşi çözdükten sonra ise annesinin cesedini evin dışına
taşımaya karar verir. Aslında bu bir bakıma Norman’ın da bu duruma bir son
vermek için zihninde olduğu kadar reel ortamında da mücadele verdiğinin
kanıtıdır.
Sonra
Dylan çıkagelir ve Norman, geçmişten gelen biri ile bugünde yüzleşince çatışma
yaşar ve kendisini ihbar eder. Bu aşamada yine korumaya ihtiyaç vardır ve
annesi ile oluşturduğu çift kişilikli karakteri baskın hale gelir. Anlarız ki
artık Norman için kurtuluş yoktur.
Şerif
Romero ise, hapishaneden firar eder, Norman’a ulaşıp ondan intikam almak ister;
ancak yaralandığı için eski bir arkadaşının evinde saklanır. Sona doğru ortaya
çıktığında ise son kez Norma’nın cesedini görmesi dışında bir mutluluğa
erişemez. Norman onu da alt eder. Oysaki Şerif Romero başsından beri güçlüdür
ve kanunları kendi adalet biçimine göre yönlendirmektedir. Norman’a
yenileceğini düşünemeyiz; ancak Norman’ın da işlerin içinden sıyrılma ve galip
gelme biçimini de göz ardı edemeyiz. İkisinin mücadelesinde Norman’ın gaip
gelmesi tabi ki de beklenebilir; çünkü Norman, annesini kimseyle paylaşmak
istemez ve bunun için de sonuna kadar mücadele edecektir.
Bates Motel’de
en sevdiğim sezon dördüncüsü; çünkü Norman’ın kliniğine yatırılmasıyla onun iç
dünyasını ve psişik karakterini çözmeye çok yaklaşmıştık. Bu konu ilgimi
çekiyor ve merakımı artırıyordu. Üstelik de Psikiyatrist Gregg Edwards (Damon Gupton)’ı izlemesi de zevk
veriyordu. İkisinin seanslarından daha fazla bilgi edinebilmeyi isterdim. Son
sezonda da kısa da olsa kendisini gördük; ancak sona doğru bir aydır kayıp
olduğunu öğrendik. Açıkçası neden böyle bir sonu ona layık gördüklerini
bilemedim. Sonuçta izleyici her zaman kayıpları Norman’a yükleyebilir. Ancak
biz doktor ile ilgili o şekilde bir yok olma bilgisine sahip değiliz.
Hitchcock’un
filmlerindeki karakterleri benzerlerinden seçişi, her zaman konuşulur. Sapık’ta da Marion ve kardeşinin
birbirine benzerliği vardır. Bates Motel’de
ise son sezonda Norma’nın benzeri Madeleine’dir. Norman’ın ona yaklaşımında da annesine
duyduğu yakınlık ve annesini kaybedişinin yanında hayata ona benzer biri ile
bağlanma vardır. Norman’ın annesinden sonra hayata devam etme isteğini Madeleine
ile yakınlığında görürüz. Annesini aklından çıkaramayıp yenildiğinde ise
Madeline’den uzaklaşır, tıpkı Marion’u da otelden apar topar çıkarması gibi. Sonunda
Norman, Dylan’ın gelişi ile de yüzleştiği durumundan ötürü iki seçeneğin onu
beklediğinin farkına varır: Hapishane ve akıl hastanesi. Seçenekleri reddeder
ve Dylan’dan alternatifi için yardım ister. Zor da olsa Norman’a yardım etmeyi
seçen Dylan, Norman ve Norma ile dramatik aile tablosunu son kez görürüz.
Böylece Pyscho’da merak ettiğimiz
Norman’ın hayatına bir nokta konmuş olur.
Hikâyeden
sağ çıkan ise Dylan’dır. Dylan, Emma ve kızı ile olan hayatına geri döner.
Aslında baştan beri Norma’nın kurmak istediği “normal” hayata Dylan sahip
olmuştur. Aslında öncesinde de sahip olandır; çünkü iyi ve kötü gerçek yaşamda
birbirinden ayırt edilemez. Dylan, kasabaya geldiğinde yasadışı bir iş bulur. Kenevir
yetiştiriciliğinde çalışır. İşi dışında başka yasadışı davranışlarda da
bulunur; ama bazen bunları yapmak zorunda kalır. Kendisi ve ailesi, yaşamaya
devam etmesi için yapması gerekenler vardır. Sonunda bir aile kurmak
istediğinde bu işlerden uzaklaşır. Norma ve Norman’dan oluşan bir ailesi, diğer
tarafta da yıllar sonra babası olduğunu öğrendiği adam vardır. Dylan’ın
hayatındaki normal olmayan olaylar o daha doğmadan başlamıştır ve Dylan bunlarla
mücadele etmeyi başarır. Bir taraftan yaşamını sürdürürken ailesi ile de denge
kurmayı başarır. Tüm kötülüklerin arasında Dylan, normal olmayı başarır ve
buruk da olsa yaşamına devam eder. Tıpkı tüm normal insanlar gibi.