Bazı
uzmanlara göre alınganlık özgüven eksikliği olan kişilerde görülüyor; bazılarına
göre ise alınganlık durumunun mükemmeliyetçilikle bağdaşıyor ve alınganlığın
megaloman olmakla da ilgisi var. Bu tanımlamalar çelişkili olduğuna ve henüz
uzmanlar açısından da alınganlık özelliği gösteren insanlara yönelik ortak
tanımlama da olmadığına göre her birey alınganlık gösterebilir. Alınganlığın
bireyin özelliği olabilmesi için tek bir karakter özelliğine bağlı olması gibi
bir kural yoktur.
O
zaman hepimiz biraz alıngan olabiliriz. Karşımıza çıkan olaylar, davranışlar ve
kişilere karşı kırılganlıklarımız olabilir. Biraz alıngan olmaktan kimseye
zarar gelmez. Ne de olsa fâni dünya! Ama ya yüz yıllardır yaşıyorsak? Yüzyıllardır
karşılaştığımız tüm olay ve kişilere karşı tahammül sınırlarımız zorlanmışsa? Alınganlığımız
bizi çevrelemişse? Bizi ne kurtarır acaba? Bu dünyadan çekip gitmek mi
dersiniz?
Uzun yaşamında Adam’ın karşılaştığı
savaşlar, ölümler, acılar, zulümler artık onun bu hayattan vazgeçmesine sebep
olmuştur. Onu ayakta tutan şeyler müzik, elektronik ve Eve’dir. Adam,
tanınmamak için kendisini Detroit’te bir eve hapsetmiş gibidir. Bu şehri tercih
etme sebebi de muhtemelen artık orada çok az kişinin yaşıyor olmasıdır. Dışarı
ile bağlantısını sağlayan, kendisine ihtiyacı olan şeyleri alıp gelen Ian
(Anton Yelchin) vardır ve o da Adam hakkında pek bilgiye sahip değildir.
Adam’ın
yaşama dair alınganlığı insanlığın varlığıyla ilişkilidir. Ona göre insanlar
hayatlarındaki güzelliklerin farkında değildirler. İnsanlar, birbirlerine ve
çevreye zarar veriyorlardır. Sürekli birbirlerini yargılamayı görev addetmişler
ve onlara zulüm etmişlerdir. Galileo, Newton, Darwin… Ve daha niceleri,
yaptıkları çalışmalar, ileri sürdükleri fikirler yüzünden insanlar tarafından
zarar görmüşlerdir. Adam, insanları “zombi” olarak adlandırır. Yaşamayı
bilmeyen, sürekli birbirlerine ve çevreye zarar verenler bu türün zombilerden
bir farkı yoktur. Adam’ın kırgınlıkları, onu kendi ölümünü tasvir ettiği güne
kadar getirir. Adam, kırılgan bir vazgeçen gibi görünse de estetik görünmediği
için yaşadığı binanın dış cephesindeki elektrik kablolarından vazgeçip kendi
elektriğini üretecek kadar da naiftir.
Eve’in
daha filmin başlarında Adam’ın yanına gelmesi ve Eve’in anı yaşamayı hayat
felsefesi edinmiş kız kardeşi Ava (Mia
Wasikowska)’nın da onlara katılımıyla Adam’ın ölüm planı rafa kaldırılır.
Eve’in “Ölümsüzlüğün tadını çıkarmaya bak” öğüdü belki de Adam’ı
vazgeçirmiştir. Eve’in böyle dediğine bakmayın; yine de kardeşi Ava kadar
umarsızca yaşamanın peşinde değildir. Zira Ava’nın 80 küsur yıl sonra yeniden
başlarına açtıkları dertten dolayı ikili birlikte Lübnan’a dönerler.
İnsanların genelinin kısacık yaşamında
yaptıklarından rahatsız olan Adam, masum mudur? Kendisi de bunun farkında olacak
ki taze kan almak için doktor kılığında gittiği hastanede yaka kartına isim
olarak “Dr. Faust” yazması kendisinin de uzun ömründe masum olmadığını ve bunu
kabullendiğini gösteriyor. Ona kan torbalarını para karşılığında veren doktorun
Dr. Faust’u gördükten sonraki adlandırmalarında
ise Adam, aynı zamanda bir Dr.
Strangelove ve bir Dr. Caligari
oluyor. Tanıdığımız sıradışı, ruhunu şeytana teslim etmiş, insanlığı kendi
çıkarları doğrultusunda kullanmaya meyilli karakterler. Ve Eve’in The Great Gatsby’deki Daisy Buchanan
ismini kullanışı… Bu takma isimler ikisinin de masum olmadığı; ancak bu uzun
yaşam boyunca masum kalmanın zor olduğu ve buna rağmen alınganlık arttığı için
dünyanın katlanılamaz bir yer olduğu sorgusu içerisinde Eve’in de dediği gibi
ahir ömrümüzde yaşama dair alınganlıkları bir kenara bırakıp zevk almaya bakmak
gerektiğidir. Tam da Daisy Buchanan’lık bir durum.
İkilinin en yakın ve onlar gibi vampir dostları Christopher Marlowe (John Hurt), belki de en çok alınganlık
göstermesi gerekendir. 29 yaşında bir saldırıda hayatını kaybeden, bazılarına
göre ise koruma altına alınan Marlowe, Shakespeare
takma ismiyle oyunlar yazıyorsa eğer, sonsuz yaşamında kendi kimliği ile
yazamayışı, üstüne bir de artık temiz kan bulamayışından dolayı zavallı bir
sona mahkûm oluşu onu daha kırılgan yapmaz mıydı? Yoksa bir yazar için
yazdıklarına duyulan hayranlık, gerçek isminin bilinmesinden önce mi gelir?
Filmde karakterler, vampir mitlerinin aksine
insan vücudundan beslenmemektedirler. Bunun bir sebebi de kendilerini korumak
adınadır. Ne de olsa insanlar kendilerine gereken önemi göstermeden yaşamaya
devam ediyorlar ve onlar da tek besin kaynaklarının güvenilir olduğundan emin
olmak zorundalar. Adam ve Eve, yüz yıllar boyunca yaşadıkları yalnızlıkta kazandıkları
alınganlıkları, alınganlığı megalomanlık ile birlikte açıklayan uzmanlarınkine denk
düşüyor. Adam’ın yaşamına son vermek isteyişini bir anlık kendimizi onun yerine
koyduğumuzda haklı görüyor olsak da aslında o, sadece mükemmelin peşinde
olabilir. Evine getirttiği gitarlar (ki bunlar ya çok özel bir ağaçtan yapılma
ya da özel birinin daha önce çalmış olduğu bir gitar oluyordu) ve kendi kurduğu
düzeni içerisine Eve’den başkasını kabul etmeyişi… Adam’ın mükemmelin peşinde
oluşu, onun dünyaya karşı alınganlığını arttırıyor; ancak yüz yıllardır yaşayan
birinin alınganlıklarını kim haksız görebilir ki! Mükemmelin peşinden gitmeyi
bırakmayacağına kesin gözüyle bakılabilir; ancak herkes gibi Adam da çelişkiler
içinde yaşayan biri olduğuna göre zor zamanlarda fikrini değiştirme ihtimali
her zaman vardır.
*Amargi'nin 2013 Kış "Alınganlık" sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder