Danimarka
yapımı film, adada yaşayan küçük bir toplumun hikayesini konu ediniyor. Hikayenin
başlangıcı (bizim bildiğimiz kadarıyla) Marie (Sonia Suhl)’nin annesinin
gençliğine dayanıyor. Marie’nin annesinin bir “rahatsızlığı” var ve biz de bunu
Marie ile birlikte öğreniyoruz.
Film,
küçük toplulukların, düzenlerini korumak için kendi kurallarını koydukları ve
kendi yöntemleri ile çözdükleri sorunları üzerine bir hikaye. Kurt adam miti de
bu hikayenin aracını oluşturuyor. Bu kez anneden kıza geçen, kadın soyunun
devamı üzerinden kalıtımsal bir doğaüstü güce tanık oluyoruz. Marie’nin
annesinin ada yaşayanları tarafından bilinen bir hikayesi var; ancak kadın tekerlekli
sandalyede bir engelli hayat sürdürmeye mahkum edilmiş. Oysaki tek “engeli”
doğaüstü güçlere sahip olması ve kendi yoluna çıkan erkeklere karşı gücünü
kullanması. Bu yüzden de erkek gücünün egemenliğindeki toplulukta ada doktoru
tarafında kendisine verilen ilaçlar sayesinde ehlileştirilmiş.
Adaya
karşı onu tek koruyan; ancak korumasını sadece onu toplumdan izole ederek
gerçekleştirebilen eşi Far (Lars Mikkelsen). Far, Marie’de de annesine benzeyen
değişimleri gözlemleyince onu doktora gönderiyor ve tedaviye başlamak istiyor;
çünkü onu da bu toplumdan, onun erk’lerinden korumayı amaçlıyor. Marie,
annesinin de desteği sayesinde tedaviyi reddediyor ve doğasına karşı koymuyor. Far,
kızına karşı korumacı tavrının yanında, ondaki gücü ve varolma savaşını görerek
sonunda onu destekliyor ve kendi yolundan gidişini destekliyor.
Topluluğun
egemen tavrının aksine, bu iki kadının destekçileri kendilerine aşık olan
erkekler. Bir tarafta eş ve baba Far, diğer tarafta Marie’yi seven Daniel
(Jakob Oftebro). Daniel, Far’a göre kadına ve onun gücüne, başkaldırışına daha
fazla güveniyor olmalı ki en başından ona destek çıkıyor. Far ise, zamanında
çok fazla korumacı davranmasına rağmen yine de karısının elinden kayıp
gidişine, onun doğasının bastırılışına tanık olan deneyimli bir eş ve baba
olarak kızına destek veriyor. Onun desteği hem adanın sözde korumacı, adaletli
tavrına bir başkaldırış hem de eşinin haklı davasının intikamı niteliğinde. Aslında
bu açıdan bakıldığında Far’ın desteği de erkek egemenliğinin bir göstergesi
olarak okunabilir. Zira kadın kendi gücünü ancak kendisine destek olan erkekler
sayesinde gerçekleştiriyor. Film, bu okumayı tersine çevirmek için kurt adam/kadın
mitini kullanmış olabilir. Böylece erkeklerin desteğinin ya da engelinin önünde
kadın doğasının gücü her şeyden üstün kılınıyor.
Film
kadın-erkek, toplumsal-hiyerarşik düzen bağlamında etkin bir anlatıma sahip;
ancak bitişindeki intikam şekli ve fotografik anlatımı ortalama düzeyde. Danimarka
filmlerinin donukluğunu sevenler, kadının gücünü ortaya çıkaran bir anlatım
görmek isteyenler için etkileyici bir film.