18 Ekim 2014 Cumartesi

İnsanları Seyreden Güvercin (A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence)

Filmle ilgili ayrıntı içerir.




Film Roy Andersson’un Yaşayanlar üçlemesinin son filmi. Özellikle baştaki üç farklı ölüm sahnesini izlerken çok eğleneceksiniz.

Filmde farklı yaşamlardan ve yıllardan kesitler izliyoruz. Makyaj, kostüm ve dekorda soğuk renklerin kullanımı, gerçeküstü bir ortama bizi hazırlıyor; fakat varoluşsal sorgulamalarıyla, kendi günlük yaşantımızı düşününce gerçekçiliği su götürmez. Absürd bir anlatım tarzına sahip bu filmde, tek eleştirim sahneler acaba 2-3 dk. daha kısa olsa konuyu anlayamaz mıydık? Sahneler sanki fazla uzundu. Bu yüzden de dikkatim dağılıyordu.

Yönetmenin “Modern zamanların Don Kişot ve Sanço Panza’sı” olarak tanımladığı ikilinin yaptıkları işteki amaçları ile kendilerinin tezatlıkları, birinin hayatı sorgulayışı ve dinlediği şarkıdaki “Hayat çok güzel; ama korkunç derecede de üzücü.” sözleri filmin genel özetini veriyor. Bir ara koridora çıkarak “Bu kadar üzmen gerekir mi?” (Cümleyi tam hatırlayamadım.) gibi bir soru sorması da günlerce kapandığı odasında hayatı sorgulamasının sonucu. Yalnız yanındaki iş arkadaşı, onun bu hallerine sürekli “Hasta mısın? Doktora görün istersen.” ve son sorgulaması üzerine odasından çıkıp “Bu aralar biraz felsefi takılıyor.” demesi, birinin hayatı sorgularken diğerinin bunu hiç anlamaması, verdiği cevaplarla da mizahi bir öğe katıyor.

İnsanların birbirine telefonda “İyi olduğunu duyduğuma sevindim.” demesi, sorgulamadan verilen klasik cevaplar. Absürd anlatımlı bu film, farklı dönemlere yolculuk yaparak varoluşsal bir sorgulamaya giriyor. Durakta bekleyen bir grup insanın "Bugün günlerden ne?" sorgulaması kadar basit; ancak bir o kadar da karmaşık varoluşumuzun sıkıntılarını, yönetmenin absürd tarzıyla izliyoruz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder