!f Bağımsız Filmler Festivali’nin kapanış filmi olarak seyrettiğim Demolition (Yeniden Başla),
yönetmeni Jean-Marc Vallee’nin filmografisini takip etmek isteyenler için
önemli bir film. Yalnız C.R.A.Z.Y gibi unutulmaz derinlikte bağlar ve Cafe de
Flore’deki gibi derinlemesine bir işleyiş bekleyenleri hayal kırıklığına
uğratabilir; ancak bu yönetmenin filmlerini kıyasladığımda geçerli bir durum. Diğer
taraftan film tek başına tatmin edici oyunculuk ve hikâyeye sahip.
Buradan sonrası spoiler içerir, izlemeden önce okumak
istemeyebilirsin!
Baştan
sona Davis’i oynayan Jake Gyllenhaal’ın
performansını izlediğimiz filmde, olaylar baştan gelişmeye başlar. Davis’in
eşini kaybetmesiyle Davis’e odaklanılır. Eşinin her zaman hiçbir şeyi
umursamadığını söyledi Davis, kendisini de karısının tanımlamalarıyla anlatır. Onu
kaybedene kadar aslında kendisi hakkında hiç düşünmediğini fark ederiz; çünkü “O
hiçbir şeyi umursamaz”.
Filmin ana fikri olan sözü de kayınpederinden (Chris Cooper) duyarız: “Bir şey tamir edebilmek için onu parçalara ayırman gerekir”. Davis de
önce eşyalardan başlayarak bunu her şeye uygular ve sonunda karısını, tabi ki
kendisini de tanımaya, anlamaya başlar. Buna çikolatasını vermeyen otomat
şirketine yazdığı mektuplar da yardım eder. Karen (Naomi Watts) ve Chris (Judah
Lewis)’in hayatına girmesi ile hem onların hem de kendi hayatının iyiye doğru
yol aldığı görülür. Bu üçlünün hayatında bir şeyler daha anlamlı olmaya başlar.
Karen ve Chris de artık birbirlerine karşı d aha anlayışlıdır.
Davis, Karen ve Chris’in ilişkileri, Davis’in
karısının ailesinin derin bağlarına rağmen bazı sırlara sahip olmaları,
zenginliklerine bağlı birtakım maddiyatçı yaklaşımları hikâyenin sonuna doğru
bazı konuların açıklığa kavuşmasını sağlıyor. Davis’in bir yerden sonra eski
yaşamına dair hiçbir şeyin kendine ait olmadığını fark etmesi, kendini tanımaya
başlaması ve tabi ki “yeniden başla”ması eğlenceli bir maceraya dönüşüyor. İş pantolonu,
güneş gözlükleri ve kulaklıkları ile umarsızca sokaklarda dans etmesi bir nevi
çözülme anını yansıtıyor (Ayrıca iş pantolonunun da standart bir bedende,
kilolu ve göbekli işçilerin bedenlerine göre alıp askı kullanması da dikkat
çekici).
Yeniden Başla aslında bir farkındalık filmi; kendinin,
etrafındaki insanların, evlerin, doğanın farkında olmak ve hayatının
dizginlerini eline alma filmi. Sana biçilen hayatı değil kendi istediğin hayatı
yaşamak üzerine bir film. Davis’in hiçbir şeyi umursamaması, hiçbir şeyi
takmamaktan daha fazlasıydı; çünkü hiçbir şeyin farkında değildi ve tamamen
başından sonuna belirlenmiş bir hayatı vardı. Boşvermişliği, karısının onu
aldatmış olduğunu dahi fark etmemesine sebep olmuştu ve asıl önemlisi, karısı
bunu dikkat çekebilmek için yapmıştı. Umursamazlığının sınırlarını görebilmek
için. Muhtemelen hiçbir şeyi umursamayan kocasının kendisini de çok da
umursamadığını biliyordu ve fark edilmek, gerçekten sevilip sevilmediğini
bilmek istiyordu. Öylesine çekmeceye koyduğu hamilelik test sonucunu gizleme
gereği bile duymamıştı. Davis ise, karısını aslında sevip sevmediğini hiç
düşünmediği ve sonunda kendisini bu kadar seven bir kadına hak ettiği hediyeyi,
anılmak için onun adına yapılacak bir hayır işi için en uygun olanı verdi. Bu tarafıyla,
yani çok sevdiği adam tarafından bu denli görmezden gelinen bir kadının, kocası
tarafından öldükten sonra anlaşılması buruk bir hikâye; ancak yönetmenin dramlar
üzerinde uzun süre durmayan, daha çok eğlenceli bir anlatım çizdiği, Davis ve
Chris’in arkadaşlığı ile de bu durumu vurguladığı bir film izliyoruz.