5 Kasım 2012 Pazartesi

Vampir Günlükleri



2-3 Yıl önce, Vampir Günlükleri’nin cnbc-e’de fragmanlarını gördüğümde, son dönem vampir konulunu sinema filmlerinin artışına bağlayarak bir de şimdi dizi mi çıktı, diye düşünmüştüm ve arada bir sıkılıp kanal gezerken gördüğüm birkaç sahne dışında izlememiştim.
Bu yaz, merak edip birkaç bölüm, nasıl bir şey olduğuna bakmak için izlemeye niyetlendim ve bırakamadım. 2. Sezonu televizyondan takip ettim; ancak 1. ve 3. sezonları da 4.’sü başlamadan izleyebildim. Çocukluğumdan beri vampir filmlerine hayran bir sinema izleyicisi olarak bu dizinin beni etkilediğini söylemeliyim. Dizi, genel hedef kitle olarak lise-üniversite öğrencileri yaş grubunu hedef alıyor, pazarlama faaliyetleri bu yaş grubuna göre hazırlanmış.
            Dizinin hikâyesini oluşturan seri kitapları okumadım. Okuyacağım; ama dizinin gizemini kaçırmamak için okumuyorum. Biraz araştırdım ve dizinin, kitaptaki olay sırasına göre çekilmediğini öğrendim. Bu yüzden daha sonra okumayı düşünüyorum.
            Dizi, birbiri ardına olayları sıralarken bizim açıkları yakalamamıza fırsat vermiyor. Her olay ardından başka bir olayı doğuruyor ve bir sürü parça bir araya gelerek sonuca ulaşılıyor. Bu açıdan sürükleyici ve her dakikası merak uyandırıcı.
            Bu sezon (4.), forumlardan ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla Türk izleyiciler, dizinin diğer sezonlara göre hafif başladığını, söylüyor ve bu yüzden de sıkıcı ilerlediğini. Bunun sebebi ilk sezondan beri Elena’nın vampir olacağı günün beklenmesi olabilir mi? Nihayet oldu ve sihir bozuldu. Oysaki tüm sezonlarda ilk birkaç bölüm, ısınma turları gibi oluyor; yani bu sezon da değişen bir şey yok. Bu dediğimi 1 Kasım’da yayınlanan 4. bölümle görmüş olduk. Yeni gelişmeler bizi bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder