2-3
Yıl önce, Vampir Günlükleri’nin cnbc-e’de fragmanlarını gördüğümde, son dönem
vampir konulunu sinema filmlerinin artışına bağlayarak bir de şimdi dizi mi
çıktı, diye düşünmüştüm ve arada bir sıkılıp kanal gezerken gördüğüm birkaç
sahne dışında izlememiştim.
Bu
yaz, merak edip birkaç bölüm, nasıl bir şey olduğuna bakmak için izlemeye
niyetlendim ve bırakamadım. 2. Sezonu televizyondan takip ettim; ancak 1. ve 3.
sezonları da 4.’sü başlamadan izleyebildim. Çocukluğumdan beri vampir
filmlerine hayran bir sinema izleyicisi olarak bu dizinin beni etkilediğini
söylemeliyim. Dizi, genel hedef kitle olarak lise-üniversite öğrencileri yaş
grubunu hedef alıyor, pazarlama faaliyetleri bu yaş grubuna göre hazırlanmış.
Dizinin hikâyesini oluşturan seri
kitapları okumadım. Okuyacağım; ama dizinin gizemini kaçırmamak için
okumuyorum. Biraz araştırdım ve dizinin, kitaptaki olay sırasına göre
çekilmediğini öğrendim. Bu yüzden daha sonra okumayı düşünüyorum.
Dizi, birbiri ardına olayları
sıralarken bizim açıkları yakalamamıza fırsat vermiyor. Her olay ardından başka
bir olayı doğuruyor ve bir sürü parça bir araya gelerek sonuca ulaşılıyor. Bu açıdan
sürükleyici ve her dakikası merak uyandırıcı.
Bu sezon (4.), forumlardan ve sosyal
medyadan takip ettiğim kadarıyla Türk izleyiciler, dizinin diğer sezonlara göre
hafif başladığını, söylüyor ve bu yüzden de sıkıcı ilerlediğini. Bunun sebebi
ilk sezondan beri Elena’nın vampir olacağı günün beklenmesi olabilir mi?
Nihayet oldu ve sihir bozuldu. Oysaki tüm sezonlarda ilk birkaç bölüm, ısınma
turları gibi oluyor; yani bu sezon da değişen bir şey yok. Bu dediğimi 1 Kasım’da
yayınlanan 4. bölümle görmüş olduk. Yeni gelişmeler bizi bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder