Darren
Aronofsky’nin Siyah Kuğu (Black
Swan’i)’sunda, Nina (Natali Portman)’nın gerçekle hayal, esaretle özgürlük,
iyiyle kötü, ürkeklikle ihtiras arasındaki benliğini bulma çabasına yönelik
kendi olma savaşını izliyoruz.
Başlangıçta,
annesinin ilgisine hapsolmuş, tıpkı bir kuğu gibi naif, ürkek; kusursuz olmak
için disiplinli çalışan bir balerindir, Nina. Sahneye konmak için hazırlanan
“Kuğu Gölü” için kraliçe kuğu adayı olan kızlar arasında, bu özellikleriyle Beyaz
Kuğu’ya en uygun aday Nina’dır; ancak Beyaz Kuğu’yu da Siyah Kuğu’yu da aynı
balerin canlandırmalıdır. Oyunun yönetmeni Thomas (Vincent Cassel), içindeki
Siyah Kuğu’yu ortaya çıkarabilmesi için Nina’ya söylediği sözler, gösterdiği
davranışlarla zaman zaman baskıcı, sinir bozucu, tahrik edici ve davetkar
tavırlar sergiler. Thomas’ın emekli olan balerin Beth (Winona Ryder) başta
olmak üzere, bazı balerinlerle ilgili ortalıkta dolaşan söylentileri vardır.
Her balerinin, bazı rolleri elde edebilmek için Thomas’ın birtakım isteklerini yerine
getirmelerinin gerektiği, söylentisi gibi… Sırf bu söylentiler sebebiyle biz de
filmi izlerken Nina’nın rolü istemek için Thomas’ın odasına gittiği andan
itibaren yönetmeninin, balerinine yaklaşımını birtakım cinsel isteklerini
yerine getirtmek istemesi olarak algılarız; ancak hikaye geliştikçe Thomas’ın
asıl isteğinin Siyah Kuğu’nun baştan çıkarıcı kötülüğünü açığa çıkartmak ve
kusursuz bir oyun sergilemek olduğunu görürüz.
Nina,
kraliçe kuğu olabilmek için Beth’i kendisine örnek almıştır. Beth’in odasından
eşyalarını çalıp kullanır; ancak Beth emekli olup da kraliçe kuğu için seçmeler
başladığında, kendisine bir de rakip çıkmıştır: Lily (Mila Kunis). Lily’de,
Nina’da olmayan her şey vardır. Lily, tam bir siyah kuğudur.
Kızı Annesinin
Hayallerine Sahip Olursa
Nina’nın
doğumu, annesinin kariyerini “yarıda bırakmasına” sebep olmuştur. Annesi, Nina’nın
tüm hayatını planlayarak kızının kariyeri için disiplinli bir çalışma ortamı
sağlar; ancak bale mesleği için “Yaşlandıkça ne kadar saçma bir stres olduğunu anlayabiliyorum”
dediği halde kızının elde ettiği rol karşısında da herhangi bir balerinin
göstereceği kıskançlığı gösterir. Thomas’ın da dediği gibi “Dünyadaki her
dansçının o rolde gözü var”.
Nina’nın
annesinin, geceleri uyurken bile çoğu zaman kızını yalnız bırakmadığı,
yemeğinden kıyafetlerine her şeyi planladığı, provalara giriş çıkış saatlerine
kadar her şeyinden haberdar olduğunu düşünürsek Nina, annesinin kanatları
altında yaşayan ürkek bir beyaz kuğudur. Kontrol altında tutulan, kendisini
baleye adadığı hayatında, kendine ait bir yaşam alanına sahip olamamış, kendi
bedenini tanıyamamış olmasını ancak kraliçe kuğu rolüne seçildiğinde anlamaya
başlar. Annesinin, Nina’nın kariyeri için gösterdiği sözde çabasıysa kızının
kraliçe kuğu oluşuna kadar sürer. Nina, seçmeler başladığında ilk günden
Lily’le karşılaşması onu ümitsizliğe sürüklemiş ve eve geldiğinde de annesine
sarılıp ağladığında, annesi yatağına yatırdığı kızına, daha baştan seçilememiş
gibi teselli methiyeleri düzmeye başlar. Ertesi gün, kızının kraliçe kuğu
rolünü almasıyla da belli bir yeme-içme disiplininde olan, kilo almaması
gereken kızına, kutlama için kocaman bir pasta alır. Oyunun sahnelenme günü
geldiğinde ise Nina’nın son iki gün içinde gösterdiği taşkınlıklarından dolayı tiyatroyu
arayarak kızının rahatsız olduğunu ve gelemeyeceğini, söyler. Kızına gösterdiği
sevecen, merhametli, destekleyici anne imajının altında, elde edemediği
kariyerinin kıskançlığı yatar.
Bastırılmış Duygular
Nina,
prova ve gündelik kıyafetlerinde pembe, beyaz ve gri gibi açık ve yumuşak
renkleri tercih eder. Bu renkler içinde, kırılgan, ürkek bir kuğu gibidir. Onun
tam zıttı Lily’se iri gözleri ve koyu göz makyajıyla, sırtındaki siyah kanat
çizimi dövmesini ilk gördüğümüz anda onun “siyah kuğu” olduğunu anlarız.
Nina’nın
disiplinli ve kusursuz olma çabasına karşın Lily, dağınık, kontrolsüz dans eden,
düzensiz bir yaşama sahip. Nina’nın, Lily’nin dansını seyrederken Thomas’ın yanına
gelip, hareketlerinin keskin olmadığını ve bunu düzeltmek için hiç de çaba sarf
etmediğini, söylemesinden ve Lily’nin provalara geç kalmasından, gece hayatının
içinde olmasından bunu anlarız. Nina’yı da bir akşam dışarı çıkarıp içindeki
karanlık yönleri keşfetmesini sağlayıp aynı zamanda içkisine karıştırdığı
ilaçla sabah provaya geç kalmasını ve bu sayede Thomas’a prova edebildiği “kraliçe
kuğu”yla gösterinin yedek balerini olmayı başarması, Nina için işlerin çok da
kolay olmadığını gösterir.
Nina’nın,
Lily’le gece gittiği kulüpten dönüşünde onunla birlikte olması, Lily’nin, onun
bacaklarının arasında onu baştan çıkarırken sırtındaki siyah kanatların
harekete geçişi ve Lily’nin yüzünün Nina’nın kendi yüzüne dönüşmesi; aslında
Nina’nın gece eve yalnız dönüşü ve kendi kendisine yaşattığı tatminle içindeki
“siyah kuğu”yu dışa vurmasıdır. Erkek arkadaşının olmayışı, sürekli annesinin
kontrolünde yaşaması ve disiplin içerisinde sürdürdüğü bale çalışmalarında
Nina, bedensel zevklerini, sadece sırtını tırnaklayarak, bunu yapamadığı
ortamlarda da tırnaklarının etlerini kopararak yaşar. Bastırdığı hazlarını,
kendi vücuduna verdiği acıyla giderir. O kadar narin ve kırılgan bir yapıya
sahiptir ki bale çalışmaları dışındaki hayatını yönlendiren, içinde yaşattığı
diğer Nina’yı bazen gözlerini kapattığında (banyo küvetindeki suya daldığı
sahne), çoğu zaman da aynadaki aksinde yakalar. O, Nina’nın karanlık ve onu
tamamlayan, kışkırtan, çeşitli hazlara sürükleyen yanı; onun karanlık ikizi!
Aynalardaki “Ben”
Nina’nın
evinde, daire kapısından girince, çalışma odasında ve banyoda aynalar vardır.
Tiyatrodaki provalar, duvarların ayna olduğu salonlarda yapılır. Nina, işi
gereği her hareketini aynalar karşısında kontrol etmek durumundadır. Filmin
başlarında, Nina’yı aynadaki aksinde yanında hep annesi varken görürüz. Kuğu
Gölü balesi için seçmelerin olduğu dönemde, Beth’in odasında, aynanın karşısına
geçip kendisini inceler. Beth, artık emekli olmuştur ve yerini birinin alması
gerekir. Ne zamanki Nina, kraliçe kuğu rolüne seçilir o zaman eve döndüğünde
duştan sonra kendisini aynada, inceler. Nina, artık kendi varlığının farkına
varmaya başlar. Ara sıra aynada gördüğü aksinde, başka bir ben görür, Nina
siyah kuğu olabilmek için diğer ben’ini keşfetmelidir. Artık ayna karşısında
annesi yoktur; Nina, yalnızdır.
Beth’i
hastanedeki ziyaretinden sonra eve gelip daire kapısından girdiğinde, duvardaki
aynada, Nina’nın aksi parça parçadır. Nina, Beth’in kendisini törpüyle
yaralamasından sonra ideal ben’i kaybolmuş, parçalanmıştır. Aynadaki parçalar
bunu simgeler; ancak odasına girip tekrar aynaya baktığında, siyah kuğuya
dönüşümünü görür. Baştaki parçalanma, hedefe ulaşmasında onu perçinleyen bir
olaydır. Tiyatroya gidip sahne arasında siyah kuğu kostümünü giyerken de Lily’i
(kendisini), boy aynasına iterek parçalar ve aynadan düşen bir parçayla
öldürür. Kendi olma süreci, sembolik olarak aynadaki aksiyle olduğu gibi
gerçekte de ayna parçasıyla olur.
Kusursuzluk
Nina,
kusursuz olmak için hayatını sürekli denetim altında tutup her hareketini
kusursuzca yerine getirmeye çalışır ve idealinde Beth gibi zirvede olmak vardır.
Kusursuz olma konusunda, aslında tek kuralın disiplinli bir çalışma sonucu
hatasız bir teknik elde etmek olmadığını da Thomas’tan öğrenir. Rolü istemek
için Thomas’ın odasına gittiğinde, Thomas, ona: “Kusursuz olmak, sadece
kontrollü olmak değildir. Aynı zamanda kendi haline bırakabilmektir” der. Nina’yı
diğer insanlara tanıttığı davetin sonunda Beth’in bir arabanın kendisine
çarpması sonucu hastaneye kaldırılmasını, Thomas, Beth’in her yaptığının
içinden gelen karanlık bir güdü ile olduğunu ve bu yüzden de arabanın ona
çarpmasının Beth’in isteğiyle olduğuna neredeyse emin olduğunu, söyler.
Thomas’a göre Beth, kusursuzdur.
Nina
da idolü olan Beth gibi kusursuz olmak ister. Lily’nin yedeği olduğunu
öğrendiği akşam, kendi yerinin tehlikede olduğunu düşünür ve Beth’i hastanede
ziyarete gider; ancak Beth, tekerlekli sandalyesinde, yalnız, eskiye ait
ihtişamından eser kalmamış zavallı bir halde eline aldığı törpüyle yüzünü delik
deşik ederken “ben kusursuz değilim” diyerek bağırmaya başlar. Durum yine
Nina’nın sanrılarından biri olarak da açıklanabilir (Bunu Nina’dan başkasının
görüp görmediğine ilişkin bir kanıtımız yok). Hastanede yaşadığı bu olaydan
sonra Nina’nın Beth’e ilişkin kusursuzluk algısı yıkılır. Artık Beth’ten ve
onun kişisel eşyalarından kurtulan Nina, kusursuz olmak için bir şeyler
yapmalıdır. Eve gelir, odasına kapanır ve artık “siyah kuğu”ya dönüşmeye
başlar.
Uyandığında
annesinin tüm engellerine karşın tiyatroya gider ve odasına girip makyajını
yaparken Thomas, ona doğru eğilip fısıldar: “Yolunu kesen tek şey kendin”.
Nina’nın tek rakibi kendisidir ve vücudunun gösterdiği değişime karakteri de
uymak zorundadır. Bunun içinse tek yol, kendindeki “beyaz kuğu”yu öldürüp
“siyah kuğu”yu ortaya çıkarmaktır. Hayalinde, odasında öldürdüğünü sandığı
Lily, aslında kendi benliğinin “beyaz” tarafıdır. Onun ölümünden sonra gözleri
kıpkırmızı sahneye çıkar ve dans ettikçe siyah kuğuya dönüşümünü izleriz. Lakin
beyaz kuğu olarak dans ettiği son sahnedeki intiharından sonra, aslında
kendisini gerçekten öldürdüğünü görürüz: Nina, artık “kusursuz”dur!
Nina’nın
kusursuz olma çabası, bu yolda ilerlerken kendisine bir ideal oluşturmasına;
ancak sadece bunla yetinmeyip rakibinin kendisini engellemek için yaptığından
daha fazlasını hayal etmeye yönelik sanrılara sebep olur. Başta, “işini iyi
yapıp rolü kapmak” amacında olan balerin, disiplinli çalışma koşullarında baskı
içindeki bedenini rahatlatabilmek için bedenine başka türlü bir acı yaşatarak
arınmaya çalışır. İdealindeki balerinin de kusursuz olmadığını görünce ideal
ben’ini de aşıp daha ileriye giderek kendisine zarar verir. Hikâyedeki beyaz kuğu
gibi özgür olur.