Sayfalar

20 Ocak 2017 Cuma

Kusursuz Özgürlük

Darren Aronofsky’nin Siyah Kuğu (Black Swan’i)’sunda, Nina (Natali Portman)’nın gerçekle hayal, esaretle özgürlük, iyiyle kötü, ürkeklikle ihtiras arasındaki benliğini bulma çabasına yönelik kendi olma savaşını izliyoruz.
Başlangıçta, annesinin ilgisine hapsolmuş, tıpkı bir kuğu gibi naif, ürkek; kusursuz olmak için disiplinli çalışan bir balerindir, Nina. Sahneye konmak için hazırlanan “Kuğu Gölü” için kraliçe kuğu adayı olan kızlar arasında, bu özellikleriyle Beyaz Kuğu’ya en uygun aday Nina’dır; ancak Beyaz Kuğu’yu da Siyah Kuğu’yu da aynı balerin canlandırmalıdır. Oyunun yönetmeni Thomas (Vincent Cassel), içindeki Siyah Kuğu’yu ortaya çıkarabilmesi için Nina’ya söylediği sözler, gösterdiği davranışlarla zaman zaman baskıcı, sinir bozucu, tahrik edici ve davetkar tavırlar sergiler. Thomas’ın emekli olan balerin Beth (Winona Ryder) başta olmak üzere, bazı balerinlerle ilgili ortalıkta dolaşan söylentileri vardır. Her balerinin, bazı rolleri elde edebilmek için Thomas’ın birtakım isteklerini yerine getirmelerinin gerektiği, söylentisi gibi… Sırf bu söylentiler sebebiyle biz de filmi izlerken Nina’nın rolü istemek için Thomas’ın odasına gittiği andan itibaren yönetmeninin, balerinine yaklaşımını birtakım cinsel isteklerini yerine getirtmek istemesi olarak algılarız; ancak hikaye geliştikçe Thomas’ın asıl isteğinin Siyah Kuğu’nun baştan çıkarıcı kötülüğünü açığa çıkartmak ve kusursuz bir oyun sergilemek olduğunu görürüz.
Nina, kraliçe kuğu olabilmek için Beth’i kendisine örnek almıştır. Beth’in odasından eşyalarını çalıp kullanır; ancak Beth emekli olup da kraliçe kuğu için seçmeler başladığında, kendisine bir de rakip çıkmıştır: Lily (Mila Kunis). Lily’de, Nina’da olmayan her şey vardır. Lily, tam bir siyah kuğudur.

Kızı Annesinin Hayallerine Sahip Olursa
Nina’nın doğumu, annesinin kariyerini “yarıda bırakmasına” sebep olmuştur. Annesi, Nina’nın tüm hayatını planlayarak kızının kariyeri için disiplinli bir çalışma ortamı sağlar; ancak bale mesleği için “Yaşlandıkça ne kadar saçma bir stres olduğunu anlayabiliyorum” dediği halde kızının elde ettiği rol karşısında da herhangi bir balerinin göstereceği kıskançlığı gösterir. Thomas’ın da dediği gibi “Dünyadaki her dansçının o rolde gözü var”.
 Nina’nın annesinin, geceleri uyurken bile çoğu zaman kızını yalnız bırakmadığı, yemeğinden kıyafetlerine her şeyi planladığı, provalara giriş çıkış saatlerine kadar her şeyinden haberdar olduğunu düşünürsek Nina, annesinin kanatları altında yaşayan ürkek bir beyaz kuğudur. Kontrol altında tutulan, kendisini baleye adadığı hayatında, kendine ait bir yaşam alanına sahip olamamış, kendi bedenini tanıyamamış olmasını ancak kraliçe kuğu rolüne seçildiğinde anlamaya başlar. Annesinin, Nina’nın kariyeri için gösterdiği sözde çabasıysa kızının kraliçe kuğu oluşuna kadar sürer. Nina, seçmeler başladığında ilk günden Lily’le karşılaşması onu ümitsizliğe sürüklemiş ve eve geldiğinde de annesine sarılıp ağladığında, annesi yatağına yatırdığı kızına, daha baştan seçilememiş gibi teselli methiyeleri düzmeye başlar. Ertesi gün, kızının kraliçe kuğu rolünü almasıyla da belli bir yeme-içme disiplininde olan, kilo almaması gereken kızına, kutlama için kocaman bir pasta alır. Oyunun sahnelenme günü geldiğinde ise Nina’nın son iki gün içinde gösterdiği taşkınlıklarından dolayı tiyatroyu arayarak kızının rahatsız olduğunu ve gelemeyeceğini, söyler. Kızına gösterdiği sevecen, merhametli, destekleyici anne imajının altında, elde edemediği kariyerinin kıskançlığı yatar.

Bastırılmış Duygular
Nina, prova ve gündelik kıyafetlerinde pembe, beyaz ve gri gibi açık ve yumuşak renkleri tercih eder. Bu renkler içinde, kırılgan, ürkek bir kuğu gibidir. Onun tam zıttı Lily’se iri gözleri ve koyu göz makyajıyla, sırtındaki siyah kanat çizimi dövmesini ilk gördüğümüz anda onun “siyah kuğu” olduğunu anlarız.
Nina’nın disiplinli ve kusursuz olma çabasına karşın Lily, dağınık, kontrolsüz dans eden, düzensiz bir yaşama sahip. Nina’nın, Lily’nin dansını seyrederken Thomas’ın yanına gelip, hareketlerinin keskin olmadığını ve bunu düzeltmek için hiç de çaba sarf etmediğini, söylemesinden ve Lily’nin provalara geç kalmasından, gece hayatının içinde olmasından bunu anlarız. Nina’yı da bir akşam dışarı çıkarıp içindeki karanlık yönleri keşfetmesini sağlayıp aynı zamanda içkisine karıştırdığı ilaçla sabah provaya geç kalmasını ve bu sayede Thomas’a prova edebildiği “kraliçe kuğu”yla gösterinin yedek balerini olmayı başarması, Nina için işlerin çok da kolay olmadığını gösterir.
Nina’nın, Lily’le gece gittiği kulüpten dönüşünde onunla birlikte olması, Lily’nin, onun bacaklarının arasında onu baştan çıkarırken sırtındaki siyah kanatların harekete geçişi ve Lily’nin yüzünün Nina’nın kendi yüzüne dönüşmesi; aslında Nina’nın gece eve yalnız dönüşü ve kendi kendisine yaşattığı tatminle içindeki “siyah kuğu”yu dışa vurmasıdır. Erkek arkadaşının olmayışı, sürekli annesinin kontrolünde yaşaması ve disiplin içerisinde sürdürdüğü bale çalışmalarında Nina, bedensel zevklerini, sadece sırtını tırnaklayarak, bunu yapamadığı ortamlarda da tırnaklarının etlerini kopararak yaşar. Bastırdığı hazlarını, kendi vücuduna verdiği acıyla giderir. O kadar narin ve kırılgan bir yapıya sahiptir ki bale çalışmaları dışındaki hayatını yönlendiren, içinde yaşattığı diğer Nina’yı bazen gözlerini kapattığında (banyo küvetindeki suya daldığı sahne), çoğu zaman da aynadaki aksinde yakalar. O, Nina’nın karanlık ve onu tamamlayan, kışkırtan, çeşitli hazlara sürükleyen yanı; onun karanlık ikizi!

Aynalardaki “Ben”
Nina’nın evinde, daire kapısından girince, çalışma odasında ve banyoda aynalar vardır. Tiyatrodaki provalar, duvarların ayna olduğu salonlarda yapılır. Nina, işi gereği her hareketini aynalar karşısında kontrol etmek durumundadır. Filmin başlarında, Nina’yı aynadaki aksinde yanında hep annesi varken görürüz. Kuğu Gölü balesi için seçmelerin olduğu dönemde, Beth’in odasında, aynanın karşısına geçip kendisini inceler. Beth, artık emekli olmuştur ve yerini birinin alması gerekir. Ne zamanki Nina, kraliçe kuğu rolüne seçilir o zaman eve döndüğünde duştan sonra kendisini aynada, inceler. Nina, artık kendi varlığının farkına varmaya başlar. Ara sıra aynada gördüğü aksinde, başka bir ben görür, Nina siyah kuğu olabilmek için diğer ben’ini keşfetmelidir. Artık ayna karşısında annesi yoktur; Nina, yalnızdır.
Beth’i hastanedeki ziyaretinden sonra eve gelip daire kapısından girdiğinde, duvardaki aynada, Nina’nın aksi parça parçadır. Nina, Beth’in kendisini törpüyle yaralamasından sonra ideal ben’i kaybolmuş, parçalanmıştır. Aynadaki parçalar bunu simgeler; ancak odasına girip tekrar aynaya baktığında, siyah kuğuya dönüşümünü görür. Baştaki parçalanma, hedefe ulaşmasında onu perçinleyen bir olaydır. Tiyatroya gidip sahne arasında siyah kuğu kostümünü giyerken de Lily’i (kendisini), boy aynasına iterek parçalar ve aynadan düşen bir parçayla öldürür. Kendi olma süreci, sembolik olarak aynadaki aksiyle olduğu gibi gerçekte de ayna parçasıyla olur.

Kusursuzluk
Nina, kusursuz olmak için hayatını sürekli denetim altında tutup her hareketini kusursuzca yerine getirmeye çalışır ve idealinde Beth gibi zirvede olmak vardır. Kusursuz olma konusunda, aslında tek kuralın disiplinli bir çalışma sonucu hatasız bir teknik elde etmek olmadığını da Thomas’tan öğrenir. Rolü istemek için Thomas’ın odasına gittiğinde, Thomas, ona: “Kusursuz olmak, sadece kontrollü olmak değildir. Aynı zamanda kendi haline bırakabilmektir” der. Nina’yı diğer insanlara tanıttığı davetin sonunda Beth’in bir arabanın kendisine çarpması sonucu hastaneye kaldırılmasını, Thomas, Beth’in her yaptığının içinden gelen karanlık bir güdü ile olduğunu ve bu yüzden de arabanın ona çarpmasının Beth’in isteğiyle olduğuna neredeyse emin olduğunu, söyler. Thomas’a göre Beth, kusursuzdur.
Nina da idolü olan Beth gibi kusursuz olmak ister. Lily’nin yedeği olduğunu öğrendiği akşam, kendi yerinin tehlikede olduğunu düşünür ve Beth’i hastanede ziyarete gider; ancak Beth, tekerlekli sandalyesinde, yalnız, eskiye ait ihtişamından eser kalmamış zavallı bir halde eline aldığı törpüyle yüzünü delik deşik ederken “ben kusursuz değilim” diyerek bağırmaya başlar. Durum yine Nina’nın sanrılarından biri olarak da açıklanabilir (Bunu Nina’dan başkasının görüp görmediğine ilişkin bir kanıtımız yok). Hastanede yaşadığı bu olaydan sonra Nina’nın Beth’e ilişkin kusursuzluk algısı yıkılır. Artık Beth’ten ve onun kişisel eşyalarından kurtulan Nina, kusursuz olmak için bir şeyler yapmalıdır. Eve gelir, odasına kapanır ve artık “siyah kuğu”ya dönüşmeye başlar.
Uyandığında annesinin tüm engellerine karşın tiyatroya gider ve odasına girip makyajını yaparken Thomas, ona doğru eğilip fısıldar: “Yolunu kesen tek şey kendin”. Nina’nın tek rakibi kendisidir ve vücudunun gösterdiği değişime karakteri de uymak zorundadır. Bunun içinse tek yol, kendindeki “beyaz kuğu”yu öldürüp “siyah kuğu”yu ortaya çıkarmaktır. Hayalinde, odasında öldürdüğünü sandığı Lily, aslında kendi benliğinin “beyaz” tarafıdır. Onun ölümünden sonra gözleri kıpkırmızı sahneye çıkar ve dans ettikçe siyah kuğuya dönüşümünü izleriz. Lakin beyaz kuğu olarak dans ettiği son sahnedeki intiharından sonra, aslında kendisini gerçekten öldürdüğünü görürüz: Nina, artık “kusursuz”dur!
Nina’nın kusursuz olma çabası, bu yolda ilerlerken kendisine bir ideal oluşturmasına; ancak sadece bunla yetinmeyip rakibinin kendisini engellemek için yaptığından daha fazlasını hayal etmeye yönelik sanrılara sebep olur. Başta, “işini iyi yapıp rolü kapmak” amacında olan balerin, disiplinli çalışma koşullarında baskı içindeki bedenini rahatlatabilmek için bedenine başka türlü bir acı yaşatarak arınmaya çalışır. İdealindeki balerinin de kusursuz olmadığını görünce ideal ben’ini de aşıp daha ileriye giderek kendisine zarar verir. Hikâyedeki beyaz kuğu gibi özgür olur.